Mustafa Kutlu’nun “Kalbin Sesi Bir Hicret Risalesi” kitabından (Dergâh Yayınları, 2. Baskı: Haziran 2019) alıntılar

 

“(…) Görülebilir, ölçülebilir olan, akla uygun olan kesinlik kazandı. Maneviyat buharlaştı. (…) Atı alıp Üsküdar’ı geçen ‘ilerleme’ ve bunu sağlayan ‘güç’ insanın (birey) eline verildi. Rönesans, reform, hümanizm, aydınlanma ile bir ideolojinin temelleri atıldı. Bu dünya görüşünün içerisi maddî ilişkiler ağı ile dolduruldu, insanoğlu ‘sadece bu dünyaya yöneldi’, cenneti bu dünyada inşa etmek istedi. Thomas Hobbes, David Hume, Adam Smith, Karl Marx söz konusu düşünceyi geliştirdiler. (…) ‘Birey’ diye yüceltilen insan artık ‘paran kadar konuş’ diyen insandır. (…) O günden bu güne hâkim ideoloji haline geldi. Adına Kapitalizm diyoruz. Hadiseye yakından bakacağız. (s.26)

(…) Ben de diyorum ki; elimizle, dilimizle düzeltemediğimiz bu güce bari zihnimiz ve kalbimizle ‘buğzedelim’. Günü geldiğinde bu ruh hali (yani teslim bayrağını çekmemiş olmak) hepimize yol gösterir. Bu bir, ikincisi bu yolda (yani muhalif kanatta) imal-i fikr edenler kendilerine yol arkadaşı bulur daha bir heves duyarlar. Önce refik, sonra Tarik denilmiş. (s.27)

(…) Modernizm, şimdilik alternatifi olmayan bir teknolojinin açtığı yolda yürüyor. Tüm dünya onu takip ediyor. Bu yol dışındaki her yol batıldır, çıkmaz sokaktır, bahse değmez, karın doyurmaz, bilime aykırıdır. (…) Artık dua yerine psikoterapi, okuma yerine televizyon, hafıza yerine bilgisayar var. Ara-sıra elektrik kesilip asansörde kalırsanız panik yok. Cep telefonu var. (…)

Bu tablo karşısında yüzümü buruşturup, ‘Hadi ordan diyorum. Hayat size güzel’. Ele geçirdiğiniz konforun içinde kölelerin kanı var. Dünya nüfusunun yarısının kazancına 62 kişi el koyuyor. (Sayın Erdoğan BM’de söyledi bunu). Ve dünyada dakikada açlıktan kaç çocuk ölüyor. Bu mu adalet, eşitlik, kardeşlik, ilerleme, hürriyet, medenilik, çağdaşlık vesaire. (…)Bundan yıllar önce yayımladığım ‘Huzursuz Bacak’ adlı kitabımda ‘Kanaat Ekonomisi’nden söz etmiştim. ‘Tüketim ekonomisi’nin panzehiri olur diye düşündüm. (…)

Ne bende ne de kimsede bir reçete olduğunu sanmıyorum. Yine de ‘Ne yapmalı?’ sorusunu sormalı, cevabını aramalıyız. Tarihte bütün devrimciler bu soruyu sormuştu. (…) Her cevap bu yolda imal-i fikr için işe yarayabilir. (…) Gayret bizden tevfik Allah’tan. (s.29-30)

(…) Hedef ‘Hududullah çerçevesinde vücut bulacak bir sistem arayışıdır. (…) Yakın tarihte birçok düşünür bu hedefe dair imal-i fikir etmiştir. Burada iki ismi anacağım ki onlar da ‘ilk adım’ın ‘eğitim’ olacağını söylüyor. İsmet Özel’in ‘Cuma Mektupları-I’in (1989) son yazısı ‘Bu saatten sonra ne yapılır?’ başlığını taşıyor. O da ‘Ne yapmalı?’ sorusuna cevap arıyor. İsmet Bey günümüzden 30 yıl önce adını andığımız yazısında şöyle diyor: ‘Hiçbir savaş hassa alaylarıyla kazanılmaz. Çünkü hiçbir ordu hassa alaylarından ibaret değildir. (…). Bugün Türkiye’de müslümanların ülkedeki hassa alayları oldukları belirginlik kazanmıştır. (…) Böyle bir başarıyı siyasi gücün bilgiyle beslenmesi temin edebilir. Hangi bilgi mi? Dünyevî ve uhrevî bütün bilgiler. (…)’

Prof. Dr. Teoman Duralı ‘Çağdaş Küresel Medeniyet, Dergâh Yay. 2000’ adlı eserinin sonuna ‘Ümit’ başlıklı bir bölüm eklemiş. Bu bölümde ‘Ne Yapmalı?’ sorusuna cevap verirken şöyle diyor: ‘İslâm Allah tebliği verisidir.

Buna karşılık daha önce de çeşitli vesilelerle bildirilmiş olduğu üzere ideoloji insan dimağının eseri olan felsefe-bilim çıkışlıdır. Bu ikisi şu halde birbirine zıttır. Ne İslâm’ı ideolojileştirebilirsiniz ne de ideolojiyi İslâmileştirmeye mezunsunz. (…) İşte Maddiyatçı-İktisadiyatçı Bireyci Çağdaş Küreselleştirilen İngiliz- Yahudi medeniyeti ile onun temel ideolojisi sermayeciliğe görünür tek canlı seçenek İslâm’dan esinlenmiş Maneviyatçı-İnsanşümul (bütün insanlığa açık), Toplumcu- Paylaşmacı-Dayanışmacı Âdil Düzen’dir. (s. 33)”

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked