Dergâh Dergisi’nde (Aralık 2021, S.382) İsmail Kara’nın İstanbul Sahaflar Çarşısı ve Beyaz Saray hakkında geçmişe dönük anıları, izlenimleri içerikli yazısından bazı alıntılar

 

Alıntılamaya başlamadan önce belirtmeliyim ki, ilgi odağım Sahaflar Çarşısı olduğundan orasıyla ilgili olacak alıntılamalarım.

“(…) Onun için eski Sahaflar Çarşısı’ndan bende imzalı kitabı olan tek kişi Arslan Kaynardağ’dır. ‘Felsefeci olarak anılmayı seven Arslan bey aslında mesafeli bir adamdı, bunu müşterileri, ziyaretçileri bile dile getirirdi, duyardım, dükkanında da görürdüm. Fakat hakkını teslim edelim, başından itibaren, özellikle de Dergâh Yayınları’nda çalıştığımı öğrendikten ve hususen Türkiye’de İslâmcılık Düşüncesi‘nin ilk cildi çıktıktan (1986) sonra o mesafeleri ben pek hissetmedim. (…)

Arslan bey bir başka çarşı ziyaretim sırasında Felsefecilerle Söyleşiler kitabını da ‘Değerli kardeşim İsmail Kara’ya, Arslan 1986’ yazarak hediye etmişti, ‘bu kitabı en iyi değerlendireceklerden biri de sensin’ demeyi de ihmal etmeden (5 Nisan 1986) Benim de istifade ettiğim ve Cumhuriyet Türkiyesi’nde felsefenin tarihi, dili ve problemleri konusunda kullandığım bu kitap Arslan Bey’in adını yaşatacak en mühim işidir dense doğru olur. Kimsenin yapmadığı bir işi yaptı. Keşke biraz daha mufassal ve ideolojik bariyerlerden uzak-rahat olarak yapılmış-yazılmış olsaydı! (…)

Bir resmin (Necati Alpas) altındaki yazıdan: Necati Alpas amca dükkânında en rahat ettiğim sahaftı. Herhâlde herkes için öyleydi. Dervişmeşrep ve güleç yüzlü bir insandı. Kitap çeşidi çok bol ve fakat dükkân hayli dağınıktı.Tercih edilmiş bir şeydi bu. Onun için her an bir sürpriz kitapla karşılaşma ihtimaliniz çok yüksekti. (…)

(…) 31 Aralık 1998 günü uzun bir aradan sonra Sahaflar Çarşısı’na uğradım. Ve çarşıyı her bakımdan çok değişmiş buldum, öyle hissettim; kitap türleri, sahaf esnafı, insanları… Elif Kitapevi’nin önüne geldiğim zaman önce Arslan Bey’in içerde olup olmadığına baktım. Artık yaşlandı, ya gelmiyor yahut erken çıkıyordu. Bugün tesadüfen içerde idi. (…) Getirdiği fotokopi daha önceki ziyaretimde ayrıbasımını istediğim bir makalesi idi. Ayrıbasım kalmamış, fotokopi çektirmişti: ‘Tarihi, değişen yönleri ve gizli diliyle İstanbul Bitpazarı’,Folklor ve Etnoğrafya Araştırmaları Dergisi, 1984, s.267-83. (Not. Bu yazının sonundaki sahaf argosu sözlüğü mühimdir, ben de esas itibariyle onun için istemiştim.)

Sahaf dükkânları damar damar, sahaf esnafı da kısım kısım, tavır tavırdır. Benim en çok uğradığım sahaf dükkânları, sahiplerinin hepsi göçmüş olan (Çınaraltı’dan giriş sırasına göre) Nihal (İsmail Akçay bey), Elif (Arslan Kaynardağ bey), Ergin (Muzaffer Ozak hoca) ve 21 numara Necati Alpas amcaydı. (…) “

“Sahaflar Çarşısı’na dair ilk intibalar” ara-başlığı altından: (…) (Takvim yaprağı arkası okumak deyip geçmeyin, eskilerden bilenler bilir, çok mühim ve bereketlidir!) Fakat Dersaadet’e geldikten sonra ilk alışıp ısındığım yerler arasında Sahaflar Çarşısı’nın ve Beyaz Saray’ın da olmasını her zaman bir talih ve lütuf kabul ettim. (…) Sonradan öğrendim ki bu kıymetli kitapların yerlere düşmesinin sebebi sahafların elinde çok miktarda olmasıyla alakalı imiş. Kim bilir hangi ‘patlayan’ deponun yahut tasfiye edilen yayınevinin malları idi bunlar? Bazıları da Harf İnkılabı’nın üzerine patladığı kitaplardı; doğru dürüst dağıtılma, sergilenme ve satılma imkânına kavuşamamış bahtsızlar… (…) Hiç unutmam, bir seferinde yerdeki kitaplar arasında Babanzâde Ahmet Naim Bey’in o meşhur risâlesi İslâmda Dava-yı Kavmiyet‘in eski harfli baskısından 15-20 tane kadar görmüş, açık yeşil kapaklı birini herhalde simit parasına satın almıştım. (…) Bir başka seferinde de Hasan Basri Çantay’ın Akifname kitabından yerde görmüş ve birini edinmiştim… (…)”

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked