“Fütûhât-ı Mekkiyye” isimli eserin (Yazar: M.İbn Arabî /m.1165-1240/, Çeviren: Ekrem Demirli, Litera Yayın.) 18. (son)Cildinin başlarından alıntılar

 

“Gecelemekten korkmayan ölülerin arasında sabahlar. Ey seçilmişler! ‘Benim de sizin de düşmanınız (olanlar) ı dost edinmeyin.‘(el-Mümtehine, 60/1) Onlara sevgi göstermeyin; içlerinden sözleşme yaptığınız herkese karşı verdiğiniz sözü ve ahdi yerine getirin! Dinin üzerinde sabit kal ve başkalarının inancına tesir etmesinden sakın! (…) Allah’a kimseyi ortak koşma ve tevhidi dayanak edin.” (s.15)

“Akıl neyi aklettiğini bilir. Bu itibarla akıl bir örtüdür. Çünkü kaydından kurtulmaya gücü yetmez. Akıl oluşla (kevn) bağlanmış ve sınırlanmıştır. Aklın kaydından kurtulmuş heva da hakikati görür. Bununla beraber kendisine uyanı Allah’ın yolundan uzaklaştırır, fakat Allah’tan değil! Çünkü o da Allah’ın melekûtu kapsamında ve dolayısıyla O’nun kudreti dahilindedir. Öyle olmasaydı eziyete maruz kalırdı.

Hevadan başkası yoktur, emir onun emridir. Akıl heva gücüne muhtaç ve onun önünde hizmetkârdır. Tasarruf, doğruluk veya doğrudan uzaklaşmak heva gücüne mahsus işlerdir. Bilgisi yüce olduğu için hükmü geneldir. Akıl fikirle ve nakil sayesinde ona baskın gelirken onu kalplerden perdeleyen şey sadece ismidir. Her şey onun hüküm ve yetkisine bağlıdır.

Akıl aklettiği için ‘akıl’ diye isimlendirildi / Heva ise şiddeti ve öfkesi nedeniyle heva diye isimlendirildi / Heva bir nitelik, Hak bilir onu / Şeriat yolundan saptırır insanı. (…) Akıl bu makamdan aşağıda / Bu makamda tecrübesi yok aklın ” (…) (s.17)

Cennetliklerde (örfte) bilinen bir akıl yokken onlarda tasarruf edici olarak arzu ve şehvet vardır. Akıl cehennemliklerde dile gelir, böylece cehennemdekilerin hüznü artar, kötü bir yolu tutmuş olmaları nedeniyle mahzun kalırlar. Akıl yaratılmışın bir niteliğidir ve bunun için Hak onunla nitelenmemiştir. Şeriat dünyada şehvetin tasarruflarını sınırlamamış olsaydı, aklın dolaşabileceği bir alan kalmazdı. Akıl yükümlüyü tasarruftan alıkoyar! Yasaklama kalktığında ise müjdeci geride kalır, korkutucu gider. Bu itibarla aklın geride kalması naklin geride olmasından kaynaklanır. (…) O halde emir/iş, Hak ile halk arasında gider gelirken bizimle Hakk’ın arasındaki bağ ise karşılıklı ve güçlü bir bağdır: O’na ait bize ait değilken O’na ait olmayan bize aittir.” (s.17)

“Bütün topladıklarınla amel etmekle seni sorumlu tutmaz. Allah herkesi yapabildikleriyle sorumlu tutmuş, nefsin karşılaştığı her güçlükten sonra kolaylık yaratmış, hükümlerin arasına mubahı bir hüküm olarak yerleştirmiş, onu nefislerin rahatlık ve genişliğe çıkmasının sebebi kılmıştır. (…) Hz. Peygamber’in yönteminde Allah’ın dini kolaylık olarak ifade edilmiş, ona güçlük katışmamıştır. (…) Bu ümmete (dini) daraltan kimse kıyamette karanlık kimselerle haşr edilir ( ölülerin diriltilip kıyamette toplanması)”. (s. 21)

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked