“Vakıa ne gayeyle olursa olsun benim bir cümle kurduğumdur.”
İsmet Özel‘in İstiklâl Marşı Derneği internet portali İsmet Özel Köşesi’nde “Alın Teri Göz Nuru” üst-başlığı altında çıkan “Alın teri, Göz Nuru” başlıklı, 6 Cemaziyelevvel 1443 (10 Aralık 2021) tarihli yazısının (http://www.istiklalmarsidernegi.org.tr/IsmetOzel?Id=100&KatId=7) birkaç yerinden yapacağım alıntılamalardan (ilk alıntı da bu yazının başlığını teşkil ediyor) ibaret olacak bu yazı.
(Başlığı oluşturan cümleyi yazıda izleyen cümle:) “Kâinatta aynı anda vuku bulan birçok şeyden biri bu. (…) Maruz kaldığımız hoyratlıklara aynı veya benzer hoyratlıkla karşılık vermiyoruz. Verdiğimiz takdirde ya bir cinayete veya bir felâkete sebep olacağımızın bilindiği bir çağda yaşıyoruz. (…)
(…) Yarım yamalak hayat var mıdır; varsa nedir? Ben bu sualin cevabına ancak dünyanın ahiretin tarlası olduğu hükmünden geçerek erişebileceğimiz düşüncesindeyim. Ettiğimizi bulacağız. Ne ekersek onu biçeceğimizden tereddüdümüz yok. (…) Hiçbir haliyle yarım yamalak bir yer değildir tarla. Dünya dediğimizde aklımıza tıpkı tarla gibi belli esaslar dikkate alınarak şekillendirilmiş bir düzenden başkası gelmiyor. Dünya eşittir düzen.
(…) Âlet işler, el övünür diyelim ve sadede gelelim: Yukardaki ilk paragrafta yaşamak için birçok belirsizliğe boyun eğmek zorunda olduğumuzu, ikinci paragrafta ise bazı belirlilikleri esasa almadan hayatta kalamayacağımızı dile getirdim. (…) Belirlilik mi bizi yaşatıyor, yoksa belirsizlik mi? Ne biridir bizi yaşatan, ne de öteki. İnsan da tıpkı maddenin parçacıkları gibidir: Bütün fikriniz vatan olduğunda çağınız sizi yer bitirir. (…) Sizin budalalığınızı yüzünüze vuracak bir kimsenin, o kimsenin ortalıktan silinip gittiğinin acısı da yüreğinize çökecek.
Harap bir yürekten dökülenleri okuyorsunuz. Başından beri, yani Hıristiyanların 1963üncü yılından beri yıkılmış bir yüreğin sızlanışlarını mı okuttum size? Hayır, düş kırıklığının yaratıcı çabaya katkılarına ne kadar inansam da, edebiyat benim için başından beri ihtimam gösterilmesi gereken bir şeydi. Gösterdim de. (…) ‘Buna edebiyat değildir diyemezsiniz’ tezinin müdafii oldum. (…) Ben kâğıt üzerinde bıraktığım her iz tarafından biçimlendim. Aldığım biçimin bana bir öz temin ettiğini inkâra da kimsenin gücü yetmedi. Hem seferberlikte, hem de İstiklâl Harbi’nde üniforma giymiş bir babanın döktüğü alın teri ve Söke’yi Grekler işgal ettikleri için doğup büyüdükleri evlerini terk eden, eve döndükten sonra da öz yurtlarında muhacir durumuna düşen bir annenin göz nuru beni şair bilinmeğe sürükledi. “
No Comments