Seyyid Şerîf Cürcânî’nin “Ta’rîfât Tasavvuf Istılahları (terimleri) isimli kitabından (Tercüme: Abdülaziz Mecdi Tolun, Yayına Hazırlayan: Abdulrahman Acer, Litera Yay.) alıntılar

 

Ahad: İsimler ve sıfatların Zât’la irtibatlarında çokluğun ortadan kalkması itibariyle Zât’ın isminden ibarettir. Âlem: Allah’tan gayrı her şey. Amâ: Ahadiyyet mertebesi. A’râf: Doğuş yeri. Hakk’ın tüm şeylerde sıfatlarıyla tecellî ettiğini ve her şeyin O’nun mazharı olduğuna şâhid olma makamı. Ayân-ı Sâbite: Mümkün varlıkların Hak Teâlâ’nın ilmindeki hakikatleri. İlim mertebesinde ise ilâhî isimlerin sûretlerinin hakikatleri. O sûretler zât açısından Hak’tan sonradır. Bundan dolayı a’yân-ı sâbite ezelî ve ebedîdir. Aynel-yakîn: Müşahede ve keşf ile hâsıl olan ilim. Ayn-ı Sâbite: İlmî mertebedeki hakikat. Ancak ilâhî ilimde var kabul edilir. Berzah: Mücerred (soyut) mânâlar âlemiyle maddî cisimler âlemi arasındaki âlemdir. Fenâ: Bekâ, övülmüş sıfatların varlığı, fenâ ise yerilmiş sıfatların olmayışıdır. İlm-i İlâhî: Var olmak için maddeye ihtiyacı olmayan mevcutların hâllerinden bahseden ilim.

İnsân-ı Kâmil: İlâhî âlemler ile küllî ve cüz’î olarak kevnî âlemleri kuşatmış olan zât. Mertebe-i Ahadiyyet: Varlık hakikati, kendisiyle beraber başka hiçbir şeyin olmaması şartıyla itibar olunursa buna ahadiyyet mertebesi denir. O öyle bir mertebedir ki isim ve sıfatların hepsi onda müstehlektir / ayrılması mümkün olmaksızın ve müstakil bir varlığı da olmayacak bir şekilde mevcuddur. Bu mertebeye ‘cem’u’l-cem’, ‘hakikatü’l-hakayık’, ‘amâ’ da denilmiştir. Mertebe-i İlâhiyye: Varlık hakikatinde Başka bir şeyin var olması şartı nazar-ı itibara alınırsa bunda yedi vecih (sûret, hâl, yol, hakikat) geçerli olur. 1. Varlık hakikatinde esmâ ve sıfatlar gibi ondan ayrılmayan küllî ve cüz’î şeylerin tamamının var olması şartı nazar-ı itibara alınır. İşte hak ehline göre ‘vahidiyyet’ ve ‘cem makamı’ denilen ilahî mertebe budur. Hakikatlerden ibaret ilâhî isimlerin mazharlarını hariçte istidadlarına uygun olarak kemâllerine ulaştırmak göz önüne alınırsa bu itibara ‘rububiyyet mertebesi’ denir. 2. Varlık hakikatinde yalnız tümeller dikkate alınır. Bu, Rahmân isminin mertebesidir. Bu mertebede varlık hakikati, kaza levhi, ümmül’l-kitâb, kalem-i a’lâ da denilen ilk aklın Rabbidir. 3. Varlık hakikatinde küllîler (tümeller) dikkate alınmakla beraber onlarda küllilere ayna olacak sûrette sâbit ayrıntılı cüz’îlerin varlığı da itibar olunur/var sayılır. Levh-i kader, Levh-i mahfûz, kitâb-ı mübîn denilen küllî nefsin rabbi olan ‘Rahîm’ isminin mertebesidir. 4. Varlık hakikatinde ayrıntılı sûretlerin değişebilen tikeller olması şartı dikkate alınır. Mâhî, Mümît, Muhyî isimlerinin mertebesidir. (Bu isimler) Levh-i mahv u isbât denilen küllî cisimde intbak eden nefsin rabbidir. 5. Varlık hakikati ruhânî ve cismanî sûrretleri kabul edici olmak şartıyla tefekkür olunur. Bu mertebe kapalı kitap, rakk-ı menşûr(tabaklanmış deriye yazılmış olarak neşredilmiş) denilen küllî heyûlânın(tümel ilk madde) rabbi olan ‘el Kâbil’ isminin mertebesidir. 6. Varlık hakikati aynî-hissî sûretler olması şartıyla dikkate alınır. Bu mertebe mutlak hayâl ve mukayyed hayâl âleminin sahibi olan ‘el-Musavvir’ ismi mertebesidir. 7. Varlık hakikati yalnız şâhid olunan hissî sûretler olması şartıyla tasavvur olunur. Bu mertebe mülk âleminin rabbi ve sahibi olan ‘ez-Zâhiru’l-Mutlak’ ‘el-Âhir’ mertebesi ismidir. İnsân-ı Kâmil Mertebesi, ilâhî ve kevnî mertebelerin tamamını kuşatan mertebedir. Kevnî mertebeler akıllar, nefsler ve haricî mevcudların tamamıdır. Bu mertebeye ‘amâ mertebesi’ de denir. İlahî mertebenin benzeridir. Aralarındaki fark yalnız rubûbiyyet-merbûbiyyet itibariyledir (İlâhî mertebede rubûbiyyet; insân-kâmİl mertebesinde merbûbiyyet tezahürü olduğundan).”

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked