“Vatan derdi bizi, biz Türkleri bir millet haline getirdi.”
İsmet Özel‘in İstiklâl Marşı Derneği internet portali, İsmet Özel Köşesi’nde “ALIN TERİ GÖZ NURU“ üst-başlığı altında çıkan “BİR DURUŞ, BİR GİDİŞ” başlıklı ve 13 Cemaziyelevvel 1443 (17 Aralık 2021) tarihli yazısının (http://www.istiklalmarsidernegi.org.tr/IsmetOzel?Id=101&KatId=7) her paragrafından yapacağım nisbeten kısa alıntılamalardan (ilk paragrafın bir cümlesi de başlık olarak alıntılandı) ibâret olacak bu yazı.
” Dünya nereye gidiyorsa biz de oraya gidiyoruz”. Süleyman Demirel’e atfedilen bu sözün hangi seviyedeki kaç kişiyi zehirlediğini bilmiyorum. Bildiğim bu sözün zehirli olduğudur. Zehirlidir zira: Tarih diye bir kavramla tanıştığımızdan beri gözlemimiz kavimler arasında dikkati hak edenlerin umumun (çeşitli kavimlere mensup çoğunluğun) gidiş tarzına kapılanlar değil, kendi yolunu takibe çabalayanlar olduğu yolundadır. (…)
Millet olarak biz Türkler bir yerden bir yere gittiğimizin bilincine varmak için bir duruşa ihtiyaç duyuyorduk. Bilinç alanına neye karşı durduğumuz çıkmalıydı ki, ne tarafa gittiğimiz bilinsin. Hüviyetimiz şahsiyetimizin görünen kısmıdır. Biz Türklerin bir hüviyeti vardı: Allah’ın askerleriydik. Bir şahsiyetimiz de vardı: Vatan edindiğimiz topraklarda dinimizle kol kola giden bir toplum düzeni teşkil etmiştik. Dünyanın gittiği yere alayıvala ile gittiğimizi ispat gayesiyle önce şahsiyetimizi feda ettik. Niçin bunu hüviyetimizi feda edişimiz takip etmedi? Çünkü ne yaptıysak kâfirleri kendileri kadar kâfir olduğumuza inandıramadık. (,,,)
(…) Yabancıların Türkleri nasıl tahayyül ettikleri pek mi önemli? Evet, pek önemli. Çünkü kendilerini Türklerin yabancısı sayanlar tesettüre uyanları, fes ve şalvar giyenleri mağlup ettiklerine, onlara üstün çıktıklarına inanıyor. Bu inanç artık Türklerin medeniyeti yerle bir edemeyeceklerine inanmalarının mahsulüdür. (…)
1526 Mohaç Meydan Muharebesinin 1571 İnebahtı ’da Türklerin donanmalarının ateşe verilmesi suretiyle hezimete uğratılmalarının tarihidir. Her iki vakıada da hangi dolapların döndüğü tetkike değer.
Modernleşme adı verilen dünya çapındaki değişim Türklerin Avrupalıların elinden alamayacağı değerleri nereden nereye götürebilecekleri sualine cevap hazırlamalarının hikâyesidir. Bu hikâye 1945 yılına kadar Alman Nasyonal Sosyalist İşçi Partisi’ne azalık aidatını ödeyen Heidegger’in varlık meselesini kulak ardı ettiğini iddia ettiği medeniyetin hikâyesidir. (…)
Rivayet olunduğuna göre Winston Churchill “Biz Gelibolu’da Türklerle değil, Allah’la savaştık” demiştir. Bu günlerde üzerine bir asma köprü kurulan Çanakkale boğazını geçemeyenler beş yıl İstanbul’u işgal altında tuttu. (…)
(…) Yıllar içinde sindirilme sinişin bir türüne dönüştü. İnkılapları sindirmiş bir halk doğdu mu? Bu sual günden güne cevapsızlığa sürükleniyor. Yıllar içinde köylünün taban fiyatlarıyla idare altında tutuluşlarına şahit olduk. O yıllar yerini teferruattan iktidar üreten bir mekanizmaya bıraktı. (…)
(…) Bir millete, kendi milletimize, bir şahsa, kendi şahsımıza Török değil, Türk diyoruz çünkü Kur’an dilinde ö harfi yok. Kendimizi ancak Kur’an dili ile adlandırabiliyoruz. (…) “
No Comments