Fusûsu’l-Hikem Tercüme Ve Şerhi-IV’den Muhammedî Kelimede mündemic (içkin) ferdî hikmet hakkında alıntılamalar (2)

 

“Ahadî zâtın kendinde, kendi zâtına, kendi zâtı ile olan tecellîsinden ibâret ‘feyz-i akdes’ (en kudsî feyz) ile başta beliren ancak ‘muhammedî hakikat’dir. Ve mertebede ona denk bir belirme yoktur. O hakikat Hakk’ın mutlak varlığının öyle bir küllî (tümel) ve ferdî mertebesidir ki, belirmelerin tümünü içine alan ve kuşatandır. Ve işte ‘muhammedî rûh’ budur. Onun için (S.a.v.) Efendimiz ‘Allah ilk rûhu veya nûru yarattı’ buyurmuşlardır. (…) İmdi nübüvvet, (S.a.v.) Efendimizin şerefli varlığıyla hatm olunduğu (son bulduğu) gibi, bu Fusûsu’l-Hikem de ferdî hikmetle hatm olundu. Ve kezâ aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm Efendimiz nasıl hakikatlerin tümünü toplayıcı ise ‘ferdî hikmet’ de tüm hikmetleri toplayıcıdır.

Onun hikmeti ancak ferdî oldu. Zîrâ o bu insan türünde varlığın en kâmilidir. Ve bunun için iş onunla başladı ve onunla sona erdi. O halde Âdem, su ile çamur arasında olduğu durumda, o nebî idi. Ondan sonra unsurî var olmasıyla nebîlerin sonuncusu oldu.

Cenâb-ı Şeyh (r.a.) Muhammedî kelimenin ‘ferdî hikmet’e erişmiş bulunmasının sebebini açıklayıcı olarak buyururlar ki: S.a.v. Efendimizin hikmeti ancak ferdle ilgilidir. Zîrâ onun hakikati, üstünde ancak ahadî zât bulunan ilâhî cem’iyyet makâmı ile tek başınadır. Ve o makam ‘Allah’ isminin mazharıdır (zuhur yeri). Ve Allah ismi ise isimlerin tümünü toplayıcı olan ism-i a’zam (en büyük isim)dir. Şu halde bu makam ahadî zâtın en evvel belirmiş olduğu bir taayyün makamıdır. Ve belirmelerin tümünün başlangıcı ve kökenidir; ve bundan dolayı belirmelerin hepsini kapsayıcıdır. Varlıkta ona denk ve onun benzeri olan bir taayyün bulunmadığı için bir ferdî mertebedir. Ve (S.a.v.) Efendimiz, bu insan türünde mevcûdun en kâmilidir. Zîrâ Hak küllî zuhur ile onun varlığında zuhur etmiştir. Çünkü enbiyâ (a.s.) bu türün en kâmilidir; ve onlardan herbirisi bir küllî ismin mazharıdır. Ve küllîlerin hepsi ilâhî isim altında dâhildir. Ve o ilâhî ismin mazharı da (S.a.v.) Efendimizdir. (…) Ve Âdem türü su ve kil arasında bulunmakta iken (S.a.v.) Efendimiz nebî idi. Çünkü ahadî zâtın vahidiyyet mertebesine inmesinden ibaret bulunan muhammedî hakikat bi’l-cümle ilmî esmâî sûretleri toplayıcı olduğu gibi, Hakk’ın varlığının mücerred (soyut) ruhlar mertebesine inmesinde de, Muhammedî ruh ruhların tümünü toplayıcı olan küllî(tümel) ruh oldu. Ve o mertebede beşerî ve melekî ruhların hepsine gönderildi. (…) (S.a.v.) Efendimiz ondan sonra unsûrî varlığı ile peygamberlerin sonuncusu oldu. Çünkü Muhammedî hakikat oluş ağacının çekirdeği mesâbesindedir. (…)” (alıntılar s.318-320 arasındadır.)

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked