İki gazete yazısından alıntılar…
Süleyman Seyfi Öğün’ün “Katı olan her şey buharlaşır da…?” başlıklı yazısından:
“(…) Modern zihin târihsel olarak çok çarpık bir varsayımdan hareket ediyordu. Buna göre gelenek katılaştırıcı, modernlik ise esnetici dinamikleri içeriyordu. (…)
(…) Hâlbuki modernleşmeyi târihi esneten bir dinamikler bütünü olarak görmenin bizzat kendisi yanlıştır. (…) Yâni esasta, geleneksel dünyâ zihinsel modellemeleri hayâta çok sınırlı bir şekilde geçirdiği için modern dünyâdan çok daha esnektir. (…)
(…) Hâsılı “katı” olan ve târihi sıkıştıran cümle formasyonları vâreden bizzat modernliğin kendisidir. (…)
(…) Modern târih kaba bir iş bölümü üzerinden dünyâyı katılaştırdı. (…)“
(alıntıların ait olduğu yazıyı okumak için tıklayın)
Gökhan Özcan’ın “Karanlıktan korkan yıldızlar” başlıklı yazısından:
“Hemen herkes, kendisini görünür kılmak için ihtirasla vitrine çıkmak istiyor. (…)
İnsanların kendi değerlerini takipçi sayılarıyla ölçmeye çalıştığı, güne birkaç takipçi kaybıyla uyananın adeta hayatının kaydığı acayip egosantrik bir zamandayız. (…)
“İnsanların hayranlık duyabilecekleri tek bir özelliğim bile yok!” dedi biri. “Muhtemelen bunu söyleyen son kişisin, ben buna hayran olabilirim” dedi diğeri.
(…) Sen, uçmak için kanat açmamışsın. Toprak altına sinen bir kurtsun. Kur’an’dan uzaklaştığın için zelil oldun. (…)
“Biliyor musun, hayat bitti zannedersin, yeniden başlar” diyordu ‘Bir Ruh Macerası’nda Ayşe Şasa. Dünya hayatına noktayı koyduğu günün üzerinden iki yıl geçip gitti. (…)
Ama ben yine de telefonumun hafızasından numarasını silmeye kendimi ikna edemedim. Hayatıma şifalı dokunuşlar taşıyan sesinin eksikliğini hemen her gün hissediyorum. (…) Kabri pürnûr, mekanı cennet olsun inşallah.“
No Comments