Fusûsu’l-Hikem Tercüme Ve Şerhi II’den (Muhyiddin İbnu’l Arabî, Tercüme Ve Şerh: Ahmed Avni Konuk, Yayına Hazırlayanlar: Prof.Dr.Mustafa Tahralı- merhum Dr.Selçuk Eraydın, İFAV 7.Baskı İstanbul-2017) alıntılar
“(…) Eğer ameller sâlih ise güzel sûrette; ve eğer çirkin ise çirkin sûrette gövdelenir. Dolayısıyla herkes dahil olacağı cennetin nimetlerini ve diğer nimetlenme sebeplerini bu âlemde tahsîl edip berâberce götürür. Zîrâ ‘dünya âhiretin tarlasıdır’ buyrulmuştur. Ve kâfirler (inkârcılar) ise cehennemi ve cehennemdeki azâb türlerini dünyada tahsîl edip oraya intikal hâlinde birlikte götürür. İşte bunun için Hak Teâlâ ‘Cehennem kâfirleri şu anda dahi kuşatıcıdır’ (Tevbe, 9/49) buyurmuştur.” (s. 7)
“Şu halde Muhammed ümmetinden olan bizler için Allah Teâlâ iki yükseklik arasını topladı: birisi amel ile mekân yüksekliği ve diğeri ilim ile mertebe yüksekliği.” (s. 7)
‘Her bir şey helak olucudur; ancak onun vechi ve zâtı hâlik değildir. Çünkü mukayyed (kayıdlı) varlıklar mutlak varlık ile kaimdir. Ve kayıdlı olan varlık taayyün (belirme) kaydından kurtulunca mutlak ayn (hakikat) olur. Ve bu, Hakk’ın mertebe yüceliğidir. Ve bu da ‘İşin hepsi Ona döner’ (Hûd, 11/23) ve ‘Onunla beraber ilah var mıdır?’ (Neml, 27/63) âyet-i kerîmeleri de bu mertebe yüceliğini isbat edicidir.” (s. 9)
“Mahlûkatın varlığı, Hakk’ın varlığına ait olan itibarî varlıklardır. Dolayısıyla Hakk’ın gayri yoktur ki, Hak ondan yüksek olsun. Böylece Hak, kendi zâtından dolayı ‘Aliyy’dir (Yüce).” (s. 11)
” ‘Allah’ ismi ile müsemmâ olan zât ahadiyyet mertebesinden vâhidiyyet mertebesine inmedikçe bu isim ile adlandırılamaz. Zîrâ ahadî zât sıfatların hiçbiriyle ve vasıflandırmalarla, isimlerle nitelenmiş, methedilmiş ve isimlenmiş değildir. Sırf zât mertebesinden sıfatlar ve isimler mertebesine inmekle ‘ilk taayyün’ ile belirmiş oldukta ‘Allah’ câmi ismiyle adlanmış olur.” (s. 36)
” ‘Allah’ ismi ile müsemmâ olan zâtın ahadiyyeti, O’nda kuvvede (potansiyel halde) bulunan isimlerin hepsinin toplamıdır.” (s. 140)
” Hakikî varlık Hakk’ın; ve izâfî varlık da âlemin varlığıdır.” (s.245)
No Comments