Ahadiyet Hakkında Bilgi
Abdülkerîm el-Cîlî‘nin eseri İNSÂN-I KÂMİL’in (Mütercim: Abdülaziz Mecdi Tolun, Yayına Hazırlayanlar : Yrd. Doç. Dr. Selçuk Eraydın, Prof. Dr. Ekrem Demirli, Abdullah Kartal; İZ Yayıncılık, 4. Baskı: 2015) Ahadiyet Hakkındadır başlıklı bölümünden alıntılar :
“Ahadiyet yalnız zât tecellîsinden ibarettir. Bu tecellîde esmânın (isimlerin), sıfatların ve bunların etkilemelerinden hiçbir şeyin zuhûru yoktur. Hakkıyet ve halkıyet itibarlarının hepsinden soyut olarak tecellî eden sırf zâtın ismi ‘ahadiyet‘tir.
Sen kendi zâtında ğark olmuş (müstağrak) bulunur, itibarlarını ve vasıflarını unutur ve hâtıralarından nazarını keserek kendini kendinde tefekkür edersen, kâinatta ahadiyet tecellisine senden ziyade tam mazhar olan bir şey olamaz. Sen sende ol! Hakkıyet vasıflarından müstehak olduğun şeyleri kendine nisbeti unut! Halkî nâtları da (sıfatları) bir tarafa bırak; işte insandaki bu hâlet, kâinatta ahadiyet’in tam mazharıdır, bunu anla!
Ahadiyet, zâtın, amâî zulmetten (körlükle ilgili karanlıktan) mecâlî(aynalarla ilgili) nûra birinci tenezzülüdür. Zâtın en yüksek teccelliyâtı işte bu tecellîdir. Çünkü bu tecellîde zât vasıflardan, isimlerden, işaretlerden nisbetlerden, itibarlardan münezzeh olup, bunların hepsinin zâtta varlığı bu tecellîde batnlar(nesiller) hükmüyledir; zuhûr hükmüyle değildir. Genel lisandaki bu ahadiyet, türlü türlü çoklukların aynıdır.
Özet: Her ne kadar sen, sana mensub olan hakikatlerden ibaret isen de, senin zât tecellinde ahadiyet mazharı ibaretlerden kat’ı nazar zâtındır. Bu ahadiyet, cenâb-ı ilâhîde sırf zâttan ibaret olup, o sırâfette isimler, sıfatlar, eserler ve etkililiklerden tecerrüd (soyunma) zorunludur. Şu halde cenâb-ilâhîdeki ahadiyet, mecâlînin (aynaların) a’lâsıdır; çünkü bu tecellîden sonraki her tecellîde bir tür ihtisâs vardır; hattâ ulûhiyette bile. Çünkü ulûhiyet umûm ve şumûl ile mütehassıstır.
Netîce: Ahadiyet zâtî zuhûrun evvelidir. Mahlûk için ahadiyetle ittisâf(vasıflanma) gayri mümkündür; çünkü ahadiyet hakkıyyet ve halkıyyetten soyut olan ‘sırf zât’dır. Onun, yani kulun üzerine mahlûkıyetle hükm olunmuştur. Bundan dolayı onun için ahadiyetle nitelenmeğe imkân yoktur. Dolayısıyla ahadiyet hükmü ebediyyen mahlûk için olamaz.
Özetle: Ahadiyet, Cenab- Hakk’a mahsus bir zâtî tecellîdir. Mahlûk için bu tecellide elbette nasip yoktur. O tecellî yalnız Allah’ındır. (…)”
No Comments