Ahlâksız Bir Siyaset Mümkün müdür?
“Siyaset sanatı, bütünü sevk ve idare etmekle parçaları bütüne bağlama ve böylece bütüne varlık kazandırma işini yapar. Bu sebeple siyaset kurumunun bir ikâmesi tasavvur edilemediği gibi iptali de tasavvur edilemez.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, ahlâk-siyaset ilişkisinin örselenmesi modern bir sorun değildir; klasik çağların da çeşitli dönem ve uygulamalarında görülür. Modernlerin farkı ahlâktan koparılmış bir siyaset teorisi inşa etme ve siyasetin doğasının da böyle olduğunu düşünme çabalarıdır.
“Nasıl ki hayatımız boyunca edindiğimiz tüm tasavvur ve tasdikler “şey” ve “var” tasavvurları ile “şey var-dır” tasdikinin birer uzantısı ise ahlâkî ilkeler de tüm tasavvur ve tasdiklerimize, dolayısıyla da iradeli davranışlarımıza sirayet ederek karar ve davranışlarımızı kendilerinin uzantısı haline getiren çerçeve kabullerdir. Bu bakımdan ahlâkî değerler, sadece toplum yönetimi anlamında siyasetin değil, insanî etkinliğin bütün alanlarında esası oluşturur.” (ÖMER TÜRKER)
Çağdaş Siyaset: Uluslar-üstü İktisadî İktidarın Küresel Artı-Değeri Tedbiri
“Kadim felsefe-bilim dizgesinde söz konusu tedbir, ferdin imkânlarını/mizacını sahne şartlarını dikkate alarak gerçekleştirmek ve sürdürmek olarak itibar edilirse ahlâk, bir topluluğun imkânlarını/ mizacını, sahne şartlarını dikkate alarak gerçekleştirmek ve sürdürmek olarak itibar edilirse iktisat, bir toplumun imkânlarını/ mizacını sahne şartlarını dikkate alarak gerçekleştirmek ve sürdürmek olarak itibar edilirse siyaset adını alır.” (İhsan Fazlıoğlu)
“Günümüzde siyaset, bu özellikleri hâiz hem çağdaş dünyanın müşterek mizacını hem de uluslar-üstü iktisadî iktidarın işlevsel mizacını tedbir etmek anlamına gelir. Çünkü, günümüzde maslahat, uluslar-üstü iktisadî iktidarı oluşturan küresel şirketlere aittir.” (İhsan Fazlıoğlu)
“Kanaatimizce bunun için de insanın, aslî Fâil ile ilişkisi içinde, muhtâr, mükellef ve mes’ûl bir fâil olduğunu vazetmek gerekir. Bu fâillik insanı bir veri yığını olmaktan kurtaracak, Hayat’ı da bir tür işletme olmaktan çıkaracaktır. (…)” (İhsan Fazlıoğlu)
“Nebevî hikmet, bu düzenin bir şahsın hayatında ve onun taşıdığı imkân ve kabiliyetlerin bir toplumda tahakkuku üzerinden, bu düzenin numune-i imtisalini/ modelini teşkil eder. (…)” (İhsan Fazlıoğlu)
“Fert ve tür olarak insanın kemâl’i, devlet içinde gerçekleşir. Devletin varlık sebebi, insanın ikmali olduğu gibi, gâyesi de ahlâkî olarak insanın kemâlidir. (…)” (İhsan Fazlıoğlu)
“Her dönemde ve her toplumda bir toplumdaki bireylerin kendilerini içinde buldukları sahnede konumlandırmaları belirli bir hakikat anlayışına ya da hakikatin bir veçhesinin öne çıkarılmasına dayanır. (…)” (Ahmet Ayhan Çitil)
No Comments