Üç Zor Mesele
İsmet Özel‘in ÜÇ ZOR MESELE Teknik- Medeniyet- Yabancılaşma kitabının (TİYO) birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı.
“İnsanlığın başından geçmiş her şeyin bir varlık sebebi varsa, bilelim ki, dünyanın varlık sebebi insanın aklını çelmek içindir. Arı akıl, çelinme eylemine maruz kalmamış akıl kâfirlerin cennet olarak sevdikleri dünya için tehlike arz eder. Bu tehlikeden masun kalabilmek, yakayı ele vermemek, özneyi hor gören hasımlar tarafından kullanılmamak, hizmet malzemesi derekesine düşmemek için akıl şiirle hemhal olur.”
“Descartes, zamanında cogito ergo sum diyerek sonradan meseleye vâkıf olmak isteyen herkeste bir merak uyandırdı. Merakımız uyandırılmamış olsaydı şunu aslâ delicesine merak edemezdik: Bir insan (yani her insan) kendi sahiciliğinin deliline ulaşabilir mi? Bir insan kendi sahiciliğine delil getirebilir mi? Olur mu böyle şey? İnsan ve sahicilik… Bu ikisi yanyana gelebilir mi? Bunları birbirine ne şekilde, ne bakımdan yakınlaştırmak münasiptir?”
“Birçok insan gibi benim ömrüm de bu sualin cevabını acı acı aramakla geçti. Herkes gibi bende mi vaktimi boşa harcadım? Hayır, başkaca ne yapsaydım kendimi daha isabetli bir çabaya vakfetmiş sayılmayacaktım. İyi ettim de aradım diyorsam da aramaktan kârlı çıktığım vaki değil. Bu yaşta nihayet heveskârlıktan ötede bir değere baliğ olmadığını, olamayacağını anlayabildim. Anladım ki, insan sahicilik denilen şeyi ve bilhassa kendi sahiciliğini bulmak şöyle dursun, onu nerelerde arayacağını bilme talihine bile eremiyor. Her kim ki “ben erdim” dedi ise yalanın hasını o söylemiştir. (…) Nelerle uğraştım o halde ben? Şiir yazdım. Yaşım on yediyken yönümü kendime çevirdim ve insanın sahiciliğine dair araştırmanın şiir kanalında yapılabileceği cüretkârlığına daldım. (…) Başkalarını bilmem; ama şahsım itibariyle şiirin ötesinde kalan bütün yazarlık hayatımın burnu büyüklük havasına girme gösterişi yapmamın mahsulü olduğunu bilirim. Var olma hazzı bana kendimi bir şey sandırıyordu. Kendimi niçin bir şey sandığım sualine mükemmel bir cevap hazırlamak işten bile değil; velâkin buna tevessül etmeyeceğim. (…) Size sadece takındığım burnu büyük edanın mazeretini takdim edeceğim. Zahmetini göze aldığım bu işin tuhaflığı şundandır ki, benim sahiciliği arama derdim başkalarının bu derde bigâne kalışlarından doğdu. (…) Toplumun el üstünde tuttuğu hususiyetlerin hiçbirine sahip değilim. (…) Ne kadar garip görünürse görünsün, işin gerçeği: Ömrüm içinde ihlâsa icbar edildim. (…) Üç Mesele’yi, Zor Zamanda Konuşmak içinde erittim ve ortaya daha netameli ÜÇ ZOR MESELE çıktı. (…) Paradoks her iki kitabın ikisinden de nasibini alamamışların her iki kitabın piyasaya çıkmasına sebep oluşlarındadır. “Tecrid” (soyutlama), İslâm’ın emir ve nehiylerinin bütün zamanlar ve yerlerde geçerli olduğunu bilmektir. İslâm’ı anlama bakımından “tecrid” safhasında isek müslim olarak düşünür ve davranırız. (…) Küfre karşı sağlıklı bir tutum takınmak ancak, İslâm’ı kavramada “tefrid” safhasına ulaştıktan sonra mümkün olabilir. “Tefrid”, Allah’ın hükmünün yürüdüğünü görmektir. İslâm’ı anlama bakımından “tefrid” safhasında isek mü’min olarak düşünür ve davranırız. (…) İslâm’ı anlama bakımından “tevhid” safhasında olanlar muhsindir. Hatırlamalı ki “şâhid” ve “şehîd” kelimeleri aynı köktendir.”
“İhlâs sahibi olmak; aşkınlık içinde bulunmak, metafizik şartlar içinde yaşamaktır.”
“Çoğu insan acıkmasını ve uykusunu şartlara bağlamış. Kendinin acıktırılmasını ve uykusunun gelmesini “bekliyor.” Açlık ve uyku onlara dışarıdan geliyor.”
“Susmaktır aşkınlığın önemli bir belirtisi.”
“Artmak değildir aşkınlık, azalmaktır.”
“Günümüzün ahlâkı ‘senet ödeme‘ ahlâkıdır.”
“Sanat alçaltıldı, muhayyile inkâr edildi/ Savaş yönetti milletleri.” William Blake
No Comments