“Kavrayışı kendimize ait kılmanın yolu”
İsmet Özel‘in İstiklâl Marşı Derneği internet portalinde “Pergelin Yazmaz Sivri Ucu” üst-başlığı altında çıkan “Hafızaya Güvenmek Veya Sadece Güvenmek” başlıklı, 26 Rebiül ahir 1442 (11 Aralık 2020) tarihli yazısının birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı.
“(…) Biz Müslümanlar Müslimler bir tarafta gayri-Müslimler karşı tarafta bulunmak üzere dünyayı ikiye bölmüş haliyle kavrarız. Kavrayışı bu yoldan kendimize ait kılarız. Eğer gerçekten Müslüman kimliğine sahip isek bizimkinden daha farklı bir akıl düzeni iddiasını ileri sürmek hem akıldan, hem düzenden mahrum kalışın bir belirtisidir. (…)
(…) Bardağın boş mu, dolu mu olduğu hakkında fikir beyan etmek beşerin dünyaya boşuna gelip gelmediğini işaret etmenin yani ahlak vecibelerini ciddiye alıp almamanın sonucudur. (…)
(…) Türkler eğer millî varlıklarını ciddiyetle hesaba katmış olsalardı Hıristiyan XIII. asrında temine muvaffak oldukları güveni tazeleyebilirlerdi.
Bizans’ın etki sahasını daraltarak Türklerin Küçük Asya’yı vatan edinmeleri birçok yönüyle asr-ı saadete dönüştü. İslâm’ın Bizans’la hesaplaşmasını başlatan Tebük seferi Müslümanların nereye gittiklerini bildikleri yegâne sefer olarak bilinir. Bir çatışma görülmedi Tebük’te çünkü Bizans ordusu Müslümanların karşısında yer almaktan geri durdu. İşte bu seferden dönüş aşamasında Resul-ü Ekrem şunları irade etti: (Tırnak arası ilk cümleler : )
1. ‘Önceki peygamberler yalnız bir kavme gönderilmişken, ben bütün insanlara gönderildim.’
2. ‘Yeryüzü bana mescit ve temizlik aracı kılındı. Bu yüzden vakit girince nerede olursa teyemmüm edip namazımı
kılarım. Önceki ümmetler ise ibadetlerini ancak Kilise ve Havralarda yapabilirdi.’
3. ‘Savaş ganimetleri bana helâl kılındı. Hâlbuki önceki peygamberlere helâl kılınmamıştı.’
4. ‘Bana şefaat makamı verildi.’
5. ‘Ben bir aylık uzak yerdeki düşmanın kalbine korku salmakla yardım olundum.’
Kur’an bizim, biz Türklerin yüzyıllar boyunca hafız olmasını temin etmekle yetinmedi aynı zamanda dünya dilbilim çevrelerinin dil, lisan ve lügat temelinde ürettikleri tezlerin ne kadar fakir kaldıklarını gösterecek şekilde Türkçenin doğmasına sebep oldu. (…) Dinle aramıza neyin girmesine ses çıkarmadıysak Türkçenin eciş bücüş bir anlaşma aracı haline getirilmesine sebep oldu.“
http://istiklalmarsidernegi.org.tr/Yazi.aspx?YID=1860&KID=79
No Comments