Bazı ağızlarda sakız…

 

Mesela Ali Bayramoğlu’nun yazılarından âşinayızdır. Çoğulculuk, özgürlük, eşitlik, özerklik, ayrışma…

Benzer zihniyettekilerin âdeta hep tekrar edip durdukları, bunlar üzerinden yazdıkları, konuştukları; fikirlerine, zihniyetlerine temel yaptıkları kelimeler, kavramlar…
Adı geçenin bugünkü yazısından bazı alıntılar sunayım da onların çağrıştırdığı ile söylemek istediğim daha bir anlaşılsın.

“(…) Kimi zihniyetler benzeştirerek anlar ve yol alır, kimileri ise ayrıştırarak…

Bu önemli bir meseledir. Zira çağdaş ve katılımcı demokrasinin kurucu asgari koşullarından belki de en önemlisi ayrışma fikridir.

Ayrışma fikri, siyasetin, iktidarın, hukukun, bilginin, hem devlet katında hem toplumsal katmanlarda birbirinden özerk olabildiği duruma işaret eder.

(…)

Özerklik yerine kapsayıcı otorite fikrini, özgürlüğe karşılık itaat kavramını, eşitliğe karşı hiyerarşiyi koyduğunuz zaman ise ulaşacağınız düzen baskıcı ve sıkça otoriter nitelikli olur.

(…)

Onlar, sizi, toplumsal, siyasal ve kültürel alanda mutlak olandan uzak tutarlar, içeriden, zamana, mekana, ‘öteki’ye endeksli bir bakışa zorlarlar.”

‘Geçmiş’, ‘töre’, ‘vicdan’ gibi kaynakları olumsuzlayan şu satırlara bakalım:

“Bu kendiliğinden bir mekanizmadır, zihniyet merkezli emniyet sübabıdır. Nitekim ortak akıl, kolektif akıl, deneyimden gelen bilgelik denilen şey, geçmişten, töreden, vicdandan gelmez, böyle bir sistematik içinde ürer…”

Şu cümleleriyle de somut, güncel bir siyasi duruma işaret ediyor:

“Sanki bir kez daha bu girbabın tam ortasındayız…

Özgürlüğe, özerkliğe, eşitliğe bakışta iktidar ve muhalefet arasındaki bu aynılaşma ne vahim…”

Ve yazının son satırları:

“Ve bu derin zihniyeti aktif hale geçiren hep aynı kapan… Bu kez Kürt meselesiyle beslenen, korku ve endişeyle kuşatılmış, kendi kendisine güç ve üstünlük türküleri söyleyen cemaatçi milliyetçilik kapanı…”

Bu söylem temelli yazılar… Ülkede olup bitenler ve böyle yazılar… Belki Anayasa Komisyonundaki kavgayı bile bu söylemle açıklar yazar. Kavgada ileri atılanları, hücuma geçenleri haklı çıkarırcasına… Kaldı ki hendekleri, barikatları, gizlenen bombaları, silah yığmaları yani terörü, yani o bölgedeki vatandaşı bile evinden-barkından, çevresinden koparan, ona hayâtı zehir eden bir kalkışmayı bile bu bağlamda ele alan bir yaklaşım sayılmaz mı bu?

Bilmem demek istediğimi anlatabildim mi?

(alıntıların ait olduğu yazıyı okumak için tıklayın)

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked