“Bilim”
2 aylık düşünce dergisi olarak yayınlanan Teklif‘in (KETEBE Kitap ve Dergi Yayıncılığı AŞ) Temmuz 2023, sayı 10’dan İlahiyatçı bilim adamlarının Bilim üzerine görüş ve yaklaşımlarından alıntılar oluşturacak bu yazıyı.
“Tabii, müzakerenin başında olduğumuz için nereden başlayacağımızı belirlemeden, neyi konuşacağımızı tayin etmek zor olduğu gibi, neyi konuşacağımızı belirlemeden de nasıl konuşacağımızı tayin edemeyiz. Bilimsel bilgi makul bir şekilde -yöntemli olmak ile makuliyeti eş anlamlı olarak kullanabiliriz burada- problem çözme faaliyeti olarak temayüz ediyor (kendini gösteriyor). İnsanlar, toplumlar ve hattâ kurumlar problemlerini çözerek varlıklarını sürdürürler. Problem çözmenin bir tek yolu yoktur. Her problem çözme faaliyeti, bilimsel sıfatını taşımaz. Bunlar arasında bilimsel olma sıfatını hakkeden, kısaca makul olan, yani bir usûle bağlı olandır. Her şeyden önce niye biz bilim diye bir konuyu tartışacağız? (…) Mesela Türkiye’de bir üniversite, yükseköğretim dediğimiz bir kurum var ve orada müesses (kurulu) faaliyetler mevcut ve orada çok sayıda ana bilim dalları… ‘Onların ortak paydası nedir?’ sorusunun cevabı -en azından benim görebildiğim kadarıyla- açık değil.” (Tahsin Görgün)
“Bu bir sorun.” (İhsan Fazlıoğlu)
” (…) Farklı farklı disiplinler olduğu halde bunların hepsine bilim olma sıfatını veren nedir, bu sıfatı biz nasıl belirleyeceğiz? “(…) Bugün biz bilim olmadan hayatımızı idame ettiremeyiz; bu noktada bir şüphe yok. (…) (Tahsin Görgün)
“(…) Çağımızda hemen her türlü konuşmada bilginin başına ‘bilimsel’ sıfatını getirerek bir otorite inşa ediyoruz değil mi? Meşruiyetin kaynağı olarak bilimsel bilgi. Diğer bilgi türlerini daima ikinci plana atarak… (…) O hâlde şu tespiti de masaya koymalıyız: Bilimsel bilginin bugün baskın ve belirleyici olması, diğer bilgi türlerini ikincil kılması; normatif (bir kural değeri taşıyan) karakter kazanması, bazı insanlar için moral, hattâ dinimsi bir değere dönüşmesi… Tüm bunlar ne anlama geliyor? (…) Şimdi burada bilimin bir tür dinimsi renk kazanması, hatta dinin yerine ikame edilmesi gibi bir durum da söz konusu. (…)” (İhsan Fazlıoğlu)
“Sanki şöyle bir şeyden hareket etmek makul olabilir. Alanları ayrıştırınca ilerlemek zor olabilir. Şimdi bilimin aslında tüm dönemlerde temel bir karakteri var. İster Yunan’da olsun ister İslam’da olsun ister günümüzde olsun, bilim, konusu her ne ise onunla ilgili dakikleştirilmiş idrâk iddiasında bulunuyor.” (Ömer Türker)
“Yeni bir sorun alanı açtın hocam. ‘Klasik bilim’ denilen, Platon’la, daha doğrusu Aristoteles’le başlayan, İslâm temeddünü (uygarlaşması) üzerinden modern döneme kadar gelen bilim midir gerçekten? ‘Klasik bilim’ teorisi’ diye şey okutuyoruz; mantık temelli bir bilim. Bu bir bilim midir? Bilimse iki farklı küme var -Tahsin hocanın işaret ettiği gibi- demektir. O halde bu iki kümeyi bilim kesişim kümesi‘nde bir araya getirmenizi sağlayan temel özellik nedir? Belki bunu belirlersek mesele daha iyi anlaşılır.” (İhsan Fazlıoğlu)
“Bilimin aslında tüm dönemlerde temel bir karakteri var. İster Yunan’da olsun İster İslam’da olsun ister günümüzde olsun bilim, konusu her ne ise onunla ilgili dakikleştirilmiş idrâk iddiasında bulunuyor.” (Ömer Türker)
“Ulaştığımız noktayı nihaî kabul edip geçmişi bu noktanın uzantısı haline getiriyoruz. Halbuki şu an yani şimdi, geçmişin bir hâsılası olmalı. Klasik gelenekte felsefe, ana küme; bilim, onun içinde dağılmış durumda; çağdaş gelenekte ise bilim, ana küme; felsefe içinde dağılmış hâlde.” (İhsan Fazlıoğlu)
“Bir, eskiler nedenselliği kuşattığına dair bir iyimserliğe sahiptiler. Bu yok artık. İkincisi, eskiler nedenlerin -bence en ciddî iddiaları hocam- evreni kuşattıklarına dair bir iddiaya sahiptiler.” (Ömer Türker)
“(…) Modern ve çağdaş dönemde bilime yönelik eleştiri ya da savunularda bilimsel olan ile olmayan arasındaki ayrım ne kadar gözetilmiştir? ” (İhsan Fazlıoğlu)
(…)”
No Comments