Bir gazete yazarının istisnaî değerde bir alıntı da içeren yazısı üzerine
“(…) “Zamanın bilincinde olmayanlar sıkılmaz; hayat ancak, geçen her anın bilincinde olunmazsa tahammül edilebilen bir şeydir; Yoksa bizim için her şey berbat olur. Sıkıntı tecrübesi, azmış zamanın bilincidir” diyor Cioran, Ezelî Mağlup’ta (…)“. (Gökhan Özcan‘ın “Çarpı işaretleri” başlıklı yazısından; Yeni Şafak, 19.10.2017).
Bu önemli ve çarpıcı tespitteki ‘azmış zaman’ ne demektir acaba? Dalâl/dalâlet sapma, yoldan çıkma, azma, yolunu şaşırma anlamlarına geliyor. ‘Zaman’ı da soyut ve felsefî olarak değil de insanların yaşadığı ve belirlediği çağ(lar)/dönem(ler) gibi algılarsak, sıkıntı tecrübesinin azmış(dalâlette olan) insanların çok yaygın olduğu ve karakterize ettiği çağların ve tabii meselâ yaşamakta olduğumuz çağın bilinci olduğu anlaşılır diye düşündüm. Eğer anladığım, söz sahibinin ve onu alıntılayan yazarın anlayışına uyuyorsa çok basîretli ve dolayısıyla etkileyici bir tespitte bulunmuş oluyor Cioran ‘Ezelî Mağlup’ başlıklı eserinde. Hemen şunu da belirtmeliyim ki Gökhan Özcan gibi gazete yazarları da olmasa; düşündürme, soluk aldırma ve en temelde zamanın (çağın) bilincinde olma yani sıkıntı tecrübesinin farkındalığı anlamında gazetelerden bir beklenti, bir umut kalmayacak.
Aynı yazıdan şunları da alıntılamam gerek:
“(…)Bir ağırlığı olsun istemiyorlar belli ki konuşmalarının, az sonra buharlaşsın, havaya karışsın.(…) Bir mekanın içinde, birbirimizle güya konuşarak ya da hiç konuşmadan bir uzaklığı paylaşıyoruz aramızda. (…) Hayat, küçük kağıtlara atılan çarpılar gibi bir köşede öylece birikiyor. (…), üstümüzde bir yere tutunamayıp aşağılara yuvarlanan, yere düşen bir sürü ağırlığı olmayan laf… (…) Ayakta kalan onca insana karşılık; açtığı her bahsin, söylediği her sözün, dile getirdiği her fikrin içinde kendine oturacak bir yer bulabilen insanlar da var. ‘Nereye gidiyor olursan ol’ dedi meczup, ‘kendini de mutlaka yanında götür!’ ”
http://www.yenisafak.com/yazarlar/gokhanozcan/carpi-isaretleri-2040679
No Comments