“Bir geleneği olmak 3”
Mahmud Erol Kılıç’ın dünkü Yenişafak’ta (12 Mart 2017) çıkan yazısının başlığı böyle.
Bu önemli ve dikkat çekici yazının son satırlarından birkaçını alıntılamayı, yazıyı gazetede çıkar çıkmaz oku(ya)mayan ama haberdar olmak ve okumak isteyecekler için bir imkân sunmak ve önemsediğim bir yazı olarak kayıt düşmek üzere gerekli gördüm.
“İşte İslami ilimlerde metafizik sabiteyi kabul edip onu keşfetmeye çalışmak bir gelenektir. (…)
Türkiye’de bazı ilahiyatçılar bu kavramın sadece sosyolojik ve hem de menfisinden olanını anladıkları için bir türlü bir Geleneğe tabii olmayı anlayamıyorlar, temellendiremiyorlar.(…)
Bizde, Selçuklu – Osmanlı çizgisinde, bin yıl boyunca İbn Arabi Geleneğine ve Mevlana Geleneğine bağlı olarak İslam anlaşılmış ve her müessesede bu görüş hakim kılınmıştır. Ta ki Büyük Kırılma dediğimiz dönüşüm yaşanıncaya kadar. Bizde devrimler geleneği vurdu. Bundan en fazla etkilenen de ister karşı çıksın ister çıkmasın ilahiyatçılar oldu. Adeta bir tür Stockholm Sendromu gibi ilahiyatçılar da Kemalist teolojiye teslim oldular. Hatta aşık oldular. Gelenek karşıtlığı, tasavvuf karşıtlığı, hadis karşıtlığında buluştular. Söylemleri aynı: Kur’ân İslamı, Akıl ve mantık dini, İslam dini fazla maneviyat doldu biraz maddeci tarafını öne almak lazım, bir problem olarak kutsiyet, velâyet ve kerâmet v.s. (…)”
http://www.yenisafak.com/yazarlar/mahmuderolkilic/bir-gelenegi-olmak-3-2036710
No Comments