“Bir Hasan Celâl Güzel geçti Türkiye’den”
Hasan Celâl Güzel bende olduğu gibi birçok kişide, soyadına uyan bir insan, bir siyasetçi olarak izlenim bırakıp gitti. Allah rahmet ve mağfiret eylesin. Öldüğü günün ertesi yani bugün bazı gazetelerde bazı yazarların ondan söz edeceklerini umarak baktığımda, evet, hem de edebiyat yanı ile dikkat çeken bazı yazarlar dahi merhûmdan istisnâî bir siyasetçi insan olarak bahsediyorlar.
Ömer Lekesiz’in yazısının (Yeni Şafak, 20.03.2018) başlığı şöyle: “Hasan Celal Güzel: Altın Nesil’den tank gibi bir adam” . Altı yıl önce merhûmun kaleme almış olduğu bir yazıdan şu alıntı yer alıyor sözkonusu yazının başlarında: “Sevgili okuyucular, bu pazar sizlere bir zamanlar Sakarya Devlet Mimarlık ve Mühendislik Akademisi’nde yetişen bir ‘Altın Nesil’i, bu nesle dâhil olan ve bu neslin başını çeken, erken kaybettiğimiz mücahit ruhlu üç arkadaşımızı anlatmak istiyorum: Ahmet Arıca, Yusuf Aydın ve Numan Yazıcı…” Ve yazarın şu cümlesi izliyor bu alıntıyı: “Güzel’in adını ilk 12 Eylül sonrasında merhum Ahmet Arıca’dan duymuştum.”
Mevlana İdris’in “Afrin’e dönerken başlıklı yazısında (Karar, 20.03.2018) bu yazıya da başlık yaptığım ifade ara başlık olarak yer alıyor ve şöyle başlıyor o bölüm: “Vefat haberini dün aldım. Kendisiyle karşılaştığımız anlar geçti gözümün önünden. ANAP’lı yıllardaki performansı, sürekli gülüyormuş izlenimi veren Antepli yüzü ile değişik bir enerjisi vardı.” Ve ardından merhûmun kısaltarak alıntıladığını belirttiği bir yazısından ifadeler… Bunlardan birkaç cümleyi ben de aktarayım:
“Efendim, artık 68 yaşında, su katılmamış bir avanak, hakikî bir budala ve gayrikabil-i ıslah bir ‘enayi’ olduğumu itiraf ediyorum. Bana küçük yaşımdan itibaren ‘beytülmal’ın mukaddesliğini öğretmişlerdi. Hiç kimse ‘Devlet malı deniz, yemeyen domuz’ dememişti. Bütün ömrüm tâbir-i âmiyanesiyle ‘eşşek gibi’ çalışmakla geçti. Çalışma hayatımda tek gün dahi izin kullanmadım. Bir gece bile doyasıya uyuyamadım. Kimileri bana ‘uykusuz müsteşar’ adını takıp uçup kaçtığımı söylerdi ama ‘Ne akılsız adam yahu!’ şeklindeki fısıltılar, her gün yüzlerce telefon konuşmasıyla çınlayan kulaklarıma kadar gelirdi.
Üzerinde ‹T.C. Hükümeti› yazan kurşun kalemleri, silgileri ve kâğıtları, sadece resmî hizmetlerde, âdeta okşar gibi incitmemeye çalışarak kullanırdım. (…)”
İki cümle de Mehmet Barlas’ın yazısından (Sabah, 20.03.2018, “Hasan Celal Güzel’le, bir dönemin daha anıları sonsuza karıştı” başlıklı yazı) :
“(…) Turgut Özal’la birlikte Türk siyaset hayatında yıldız gibi parlayan isimlerden biri olan Hasan Celal Güzel, gelmiş geçmiş en çalışkan aydınlardandı. (…) 28 Şubat 1997’deki post-modern darbeye karşı koyuşu, tüm siyasetçilere örnek olacak kararlılıktaydı. (…)”
Böyle biz kullar olarak dahi değerli ve seçkin gördüğümüz bir insanın ölümü, “ölüm”ü tefekkür etme imkânımıza da bir katkıdır elbette. Tekrar Allah’tan rahmetini ve mağfiretini niyaz ediyorum bu bugün toprağa verilecek olan güzel bildiğimiz kuluna.
No Comments