“Bir post-modernizm hikâyesi uydurmak modernizme nihayet vermiyor.”

 

İsmet Õzel‘in İstiklâl Marşı Derneği internet portalı İsmet Özel Köşesi’nde çıkan 8 Şevval 1445 (17 Nisan 2024) tarihli TARİFSİZ KEDERLER başlıklı yazısının birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar (bunlardan ilki o yazının sonuna yakın bir cümle alıntı olarak bu yazının başlığını teşkil ediyor) oluşturacak bu yazıyı.

“Türkler tarifsiz kederleri itibariyle dünyada yalnızdır. Önce homogen birlikten mahrum olmanın kederi vardır. Ne tarihte, ne de şimdiki halde işaret edilebilecek tipik bir Türksöz konusudur. Çok kişinin ağzından Türkiye, idaresi Türklere bırakılamayacak kadar önemli bir ülkedir cümlesini işittim. Eğer kendi ülkemiz olarak bildiğimiz toprak parçasının idaresi bize, biz Türklere bırakılmıyorsa bu işi kim yapıyor? Elde edilmek istenen sonuç nedir?”

” Batılılaşma modasına kapıldıktan sonra tarihî bir yerden başkasına geçiş safhası yaşamadık, halen yaşamıyoruz. Tarih bize bakarsak ilerde kuğu haline gelecek bir çirkin ördek palazı masalı anlatmağa niyetli değil.”

“Halkın önemli bir kısmını bunaltan Türklerin barınma meselesi devleti meşgul etmiyor. Çünkü Türk’ü tarif etmeğe kimsenin mecali yok. T.C.’nin en kalabalık şehri İstanbul’da Türklüğünden şikayetçi olmayanlar mesken seçimi hususunda kapitalizmin insafına ve kaprislerine terk edilmiş.”

“Kapitalizmin insafına ve kaprislerine terk edilmemiş neyimiz var? Osmanlı arması İngilizlerin bir icadıdır. Britanya dışından birine verdiklerinde kendi armalarının yanı başına o ülkenin armasını koyarlardı. Britanyalıların Sultan Abdülmecid’e nişan vermeleri sırasında henüz bir Osmanlı arması yoktu. Anlayın ki bilhassa Britanyalıların emeği geçmiş bir Osmanlı armamız var. Resmikabul gören bayrağımızdaki ay yıldızın ayı sırtını göndere çevirmiştir. Resmiyetin bizi icbar ettiği bayrakta hilâl, yeni doğan ay değil, batan ay vardır. (…) Bayrağımızdaki bu kasıtlı tanzim behemehâl tashih edilmelidir.”

“27 Mayıs 1960 ihtilâli çok partili siyasi rejimin ruhunu eğip bükmüş bizi olacak o kadara mahkûm etmiştir. Buradan Türkeli’nde ilk demokratik seçimin 1946’da değil ve fakat 1950’de, son demokratik seçimin ise 1957’de yapıldığını anlayabiliriz.”

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked