“Bu başarılarının sebebi olarak Müslümanların gerçekliğin içinde dini, dinin içinde gerçekliği keşfetmelerini gösterebiliriz.”

 

İsmet Özel‘in İstiklâl Marşı Derneği internet portali İsmet Özel Köşesi’nde “Yazdıklarımın Soluklanma Vakti” üst-başlığı altında çıkan “Gerçeklik İçinde Din, Din İçinde Gerçeklik” başlıklı, 19 Muharrem 1443 (27 Ağustos 2021) tarihli yazısının (http://www.istiklalmarsidernegi.org.tr/IsmetOzel?Id=85&KatId=5) birkaç yerinden yapacağım alıntılamalardan oluşacak (ilki başlığı teşkil ediyor) bu yazı ile bu önemli yazının çıkmış olduğundan iyi yazı okuma merakı olanları haberdar etmektir maksadım.

“(…) Müslümanlara imkânsızlık bir teselli olarak verilmiştir. Allah bizi bizim üzerimizden üstün-insan olma beklentisi yükünü kaldırarak eğer bir türden bahis olunacaksa her hal ve şartta Allah’tan korkan ve yine her hal ve şartta Allah’tan ümit eden hayat dolu, hayatın hareket gücüyle dolu bir insan türü imkânıyla donatmıştır.  (…)

(…) Gerçeklik denildiği zaman hatırımızda varlığından şüphe edilmeyen şey canlanır.  (…) Gerçekliği kabul etmemiz için bir ispata gerek duymayız. 
Gerçeklik bize istemediğimiz kadar yakındır. Bu bakımdan din adını verdiğimiz kuram ve kılgıyı gerçeklik içinde aramak boş bir çabadır. Bütün kültürlerde din gerçeklikle çatışma halindedir. (…)  Ya Müslümanlar? Onlar daha ilk adımda en akla, hayale sığmayacak bir inancın muhafızları olarak işe başlarlar. Bu cümlenin yerine oturmadığının farkına vardım. Yine de silmedim. Silmedim çünkü yaygın olarak bilinen din tasavvuruna Müslümanlığın sığmayacağını savunacağım. Giderek İslâm inancının aşina olunan inançlarla aynı öbeğe konulamayacağına göndermede bulunacağım.

(…) Bilinen şey insan olarak hayatta bulunmamıza nefes alıp vermemizin kâfi gelmediğidir. Ona (hayvanî bile değil) nebatî hayat deriz. Türkler hâkimiyeti ele geçirdikleri toplum içinde öyle cömert yaşadı ki, ilimiz bize, dünya ölçüsünde biz Türklere ekmek temin eden beşerî ilişkilerin işlediği yer olarak bilindi. (…)

(…) Allah’ın halifesi olma vasfı hiçbir insanın üzerine almağa cesaret edemeyeceği bir hususiyettir. Muaviye buna cür’et eden kimse olarak bilinir. Katolik Hıristiyanlardan aldıkları ilhamla halifeliği Allah’ın dünyadaki gölgesi halinde hayal edenler eksik olmamıştır. Bütün bu tür yaklaşımlar İslâm dinini kendi dini bilenleri her şeye şaşı bakma zaafına sürüklemiştir. Dolayısıyla gerçeklik içindeki dini olduğu kadar din içindeki gerçekliği görme imtiyazından habersiz yüzyıllar geçirilmiştir. (…)


İslâm’dan öğrendiğimiz hiçbir şey bizi, biz Müslümanları İslâmî bir toplum teşkiline teşvik etmedi. Tam tersine İslâm’dan ne öğrendiysek bunların hepsi küfür sistemiyle kan kardeşi olmağa sevk etti hepimizi. Ne demek bu? Eğer İslâm’ın teferruat saydığı her hangi bir şey öğrenmişsek bunun her birimizi küfürden uzak durmağa rapt etmesi gerekmez mi? Hayır, gerekmez. Diyelim ki, temizlik. Bir Müslüman hem bedenini, hem çevresini temiz tutmakla mükelleftir. Biz aldığımız pozitivist eğitim gereği temizliğe içimizde makbul bir yer ayırıyoruz. Bu da İslâm’ın temizliğe verdiği önemi beraat ettiriyor. Yani biz hayatı nasıl yaşayacağımız hususunda seçimimizi temizlik lehine yapmış bulunuyoruz; İslâm lehine değil. (…)

Gerçeklik yerküre üzerindeki hâkimiyetini günden güne artıran Dünya Sistemi’dir. Dünya Sistemi açık, bariz ve etkisi ânında hissedilen bir finans hâkimiyetidir. XIV. yüzyılda İtalyan Şehir Devletlerinde finans kaynaklarının hatırı sayılır kısmını sanat eserlerine tahsis ettiler. XVII. yüzyılda Hollanda’da yaşanan Lâle Çılgınlığının sebebi finansın aradığı sistem idi. Günümüzde Pandemi dolayısıyla Dünya Sisteminden aşı yanlılarının olduğu kadar aşı karşıtlarının da bahis açmayışları dikkate değerdir. İşte burada pandeminin İslâm’la ne alıp veremediği hesaba katılmalıdır. Pandemi namazda Müslümanların safları düzgün ve sıkı tutmalarına açıktan muhalefet ediyor.  (…)

(…) Hicret herhangi bir göç değildir. Mekke’nin Müslümanlarca fethini öngörmekle hicrete gerçek anlamını yükledik. Köle hayatı ile insan hayatının aynı şey olamayacağını âleme ilân ettik. Din bir insan icadıdır. Bu sebeple İslâm dışında din yoktur demeyiz. Allah katındaki dinin İslâm olduğuna iman ederiz. Neden böyle? Çünkü dinin içinde gerçeklik arayıp bulmak ancak İslâm’la mümkündür. “




No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked