“Dışarıdaki bahar”, “Yalnız ölüm”, “Virüsün getirdiği değişim ve İslam”
Bugün çıkmış, başlıkları bu yazının başlığını teşkil eden, hepsi de Yeni Şafak’tan, üç yazıdan alıntılar oluşturuyor bu yazıyı.
İlk yazı Gökhan Özcan’ın “Dışarıdaki bahar” başlıklı yazısı (Yeni Şafak, 9 Nisan 2020). Bu yazının birkaç yerinden alıntılar:
” ‘Sanki kendi hayatımızın seyircisi olmuş gibiyiz’ dedi beyaz saçlı adam, ‘her şeyin dışarıdan akıp gitmesini seyrediyoruz çaresizce pencerelerden. Bizi içine almadan, hiç umursamadan, sanki hayatın bize hiç ihtiyacı yokmuş gibi…’ (…) Tabiatın, bizim hikayemizden farklı akan bir hikayesi var, bunu hep unutuyoruz. (…) Bizi evlerimizde tutsak kılan her neyse; adına ister virüs diyelim, ister salgın diyelim ya da başka bir şey diyelim, korkusu, kaygısı, endişesi sadece bizi tutuyor belli ki onun. Sanki son zamanlarda yanı başımızdan akıp giden hayatın, kendi güzellikleri içinde gelip geçen mevsimlerin, kendi ilahi devranını muntazaman sürdüren tabiatın biz nasıl hiç farkında olmamışsak, tabiat da bugün yaşadığımız kâbusları hiç umursamadan kendi hikayesi içinde akmaya devam ediyor bugün. (…) Sabahattin Ali, Sinop Cezaevi’nde geçen günlerini anlattığı ‘Duvar’ isimli öyküsünde mahpusluğunu şöyle ifade ediyor: ‘Benim kaldığım hapishanede her şey, her ses, hürriyeti gözlerin önüne kadar getirmek, sonra birdenbire çekip götürmek için yapılmış gibiydi. (…)’ Mutlaka yapmamız gereken ne kadar çok şey vardı değil mi? Mutlaka yetişmemiz gereken ne çok iş, ne çok randevu? (…) Ne çok şey vardı bizi bekleyen? Şimdi bir şey oldu, bozuldu zorunlu meşguliyetlerle kurduğumuz bütün bu planlar… Anladık ki, çoğu aslında olmazsa olmaz değilmiş, mutlaka içinde olmak gibi bir zorunluluğu yokmuş hiçbirinin. Ve fark ettik ki, vaktimizin koca koca parçalarını kurtarabilirmişiz aslında bütün bu meşguliyet döngüsünün elinden. Ve gördük ki, hayat aslında başka yerdeymiş daha çok! Gördük mü gerçekten? Gördük mü en azından bir kısmımız? ”
https://www.yenisafak.com/yazarlar/gokhanozcan/disaridaki-bahar-2054792
İkinci yazı Mustafa Kutlu’nun aynı tarihli aynı gazetedeki “Yalnız ölüm” başlıklı yazısı. Bu yazıdan da şu alıntılar:
“(Bu yazının yayım tarihi eski. SARS virüsünün yayıldığı yıllar Fransa’dan bahsediyor. O gün ne olmuş; CORONA’nın ülkeyi kasıp kavurduğu şu günlerde Fransa ve Avrupa’da bugün neler oluyor? İbretle okunsun diye yeniden yayımlıyorum.)
(…)
Sıcaklar sebebi ile Fransa’da 10.000 kişinin (Yazıyla: on bin) öldüğü sanılıyor. (Adamlar öyle bir felaket karşısında kalmış ki ölüleri sayamamış daha.)
Bu tam bir âfet. Bir deprem, bir savaş, bir veba salgını, bir felaket değil mi?
Söyleyin bakalım SARS haberlerinin yüzde biri kadar medyada yer aldı mı?
(…)
Nedir bu sessizliğin sebebi?
Ölenlerin neredeyse tamamının yaşlılardan oluşu mu? Bu yaşlıların korkunç bir yalnızlığa terkedilmiş olmaları mı?
(…)
Fıstıklar kurumadan bir ölüm haberi ile tatili yarıda kesip dönmek olur mu?
Velev ki bu ölü öz dedeniz, öz nineniz olsun.
(…)
Yaşlıların cenazesine bile sahip çıkmıyor.
Le Figaro ‘Fransız Barbarlığı’ diye başlık atmış. Sadece Paris’te 300-400 ceset terkedilmiş olarak morglarda bekliyormuş.
Demek ki onca felsefî düşünce, onca bilimsel başarı, onca ünlü ressamın, ünlü bestekarın dünya çapındaki eserleri insanlara şuncacık merhamet, şuncacık insanlık verememiş. Ahlâk sükut etmiş.
(…)
Bu yazının asıl muhatabı elbette ki Fransızlar-Almanlar-Avrupalılar değil. Onlara olan olmuş zaten. Bu yazının asıl muhatabı o kıtada geçerli olan kültür, ahlâk, medeniyet ve yaşam biçiminin bizde de hakim olmasını isteyenlerdir.
(…)”
https://www.yenisafak.com/yazarlar/mustafakutlu/yalniz-olum-2054793
Üçüncü yazı Rasim Özdenören’in yine aynı ve aynı tarihli gazetedeki “Virüsün getirdiği değişim ve İslam” başlıklı yazısı olup bunun da birkaç yerinden aşağıdaki alıntılar:
“Virüsün küresel ölçekte yeni bir başlangıç olacağını bizimle beraber herkes söylüyor.
Kimilerine göre şu an yaşayan her yaştaki insan özgür ve bağımsız karar veren son insan kuşağı… Bundan sonraki kuşak, bir büyük göz tarafından denetim altında tutulan, beyni dijital güçler tarafından yönetilen, kendi başına karar verme yeteneği elinden alınmış bir kuşak olacak… Eğer zihnimizi başkasının denetimi altında bırakmak istemiyorsak halen yaşayan çocuklarımıza o baskıya girmemeleri istikametinde eğitim uygulamak zorundayız; o eğitimin müşiri ise din olmalıdır, diyorlar…
(…) Ancak biz aktüel olarak elde bulunan verilere dayanarak virüs sonrasının yeni bir hayata gebe olduğu tahminini ileri sürüyoruz. Şöyle ki: Korona ile mücadelede dünyanın her tarafında ilk önerilen tedbir ‘Evde kal!’ çağrısı… Bu çağrıya kaideten büyük ölçüde uyuluyor. İnsanlar şimdiden birbirleriyle ilişkilerini son kertede kısıtladılar. (…) Siyasi alanda, devletler kendi yurttaşlarını koruma bağlamında birbirlerine sınırlarını kapatıyor. Her ülke kendi başının çaresine bakma durumunda kalıyor. (…) Sadece bu görüntü bile artık geleneksel dünya düzeninin eskisi gibi olmayacağının göstergesi sayılmalı… (…)
Bütün bu oluşumlar, aslında olumlu gelişmelerin yolunu açmaya da medar olmalı diye düşünüyorum. İnsanoğlu geçmişinde belki hiç bu kadar dayanışmaya ihtiyaç hissetmemiştir. Ancak Batının birey ve çıkar öncelikli ilişki anlayışı dayanışmadan ziyade, başını kurtarmayı telkin ediyor. Nitekim Türkiye’deki göçmenlere sınırlarını kapamaları bu kafa yapısının dramatik bir göstergesi halinde öne çıktı. Halen de Batı kültürüyle beslenmiş ülkeler arasındaki ilişki, dayanışmadan çok kendi başının çaresine bakma istikametinde gelişiyor.
(…)
Tam da bu aşamada insanoğlunun ihtiyaç duyduğu dayanışma ruhuna İslam’ın sevgiye ve sürekli vermeye dönük ahlak anlayışı destek çıkıyor… Ama Batı kültürünün kendi putlarına bağlılıktaki kör inancı bu gerçeği görmesine mani oluyor. Ancak önünde sonunda imanla değilse bile ihtiyaç saikıyla bu gerçeği kabul etmeleri fazla zaman almayacak… Günümüz penceresinden görünen gerçeklik böyle bir şey…”
https://www.yenisafak.com/yazarlar/rasimozdenoren/virusun-getirdigi-degisim-ve-islam-2054791
No Comments