“Müslüman kalarak Avrupalı/Batılı olmak” fikrinin çağdaş Türk ve İslâm düşüncesindeki yeri üzerine

 

İsmail Kara‘nın “MÜSLÜMAN KALARAK AVRUPALI OLMAK Çağdaş Türk Düşüncesinde Din Siyaset Tarih Medeniyet” (Dergâh Yay., 1. Baskı:Kasım 2017) adlı kitabından aşağıda birbiriyle bağlantılı birkaç alıntı sunacağım ve bir hususa kısaca dikkat çekeceğim:

“Müslüman kalarak Avrupalı/Batılı olmak” fikri çağdaş Türk düşüncesinin ve çağdaş İslâm düşüncesinin en üst başlığı, en kalın damarı gibi gözüküyor. Belki en büyük iddiası/davası… Hem bir müdafaa ve korunma hem de bir hamle ve açılma siyaseti… Dinden siyasete, hukuktan eğitime, mimariden edebiyata, tarihten ahlâka, gündelik hayata… kadar diğer bütün alanların ve başlıkların hepsi bu ana çatının ve iddianın altında kendisine bir yer bulabilir.(…)
Müslüman âlimlerin, aydınların, siyasetçilerin, ideologların bu cazip başlıktaki unsurlara verdikleri manâ, yükledikleri değer ve önem sıralamaları farklı olmakla beraber neredeyse bütün fikir akımlarının ve siyasî hareketlerin esas meselelerinin bu olduğu müşahede ediliyor.(…)
Peki bu mümkün mü? İki unsur, iki dünya arasındaki ilişki farklılık mı yoksa yoksa benzerlik ilişkisi mi? (…) Bu sorular hâlâ felsefî ve fiilî bir problem olarak önümüzdedir. Fakat bunun imkânı yahut ciddî problemleri üzerinde modernleşme tarihimiz boyunca yeterince durulmadığını söyleyeceğim. Daha doğrusu soruyu gizleyen cevap cümlesi baştan “bu mümkündür ve hatta yapılması/olması gereken budur” şeklinde kurulmuş ve yola öyle devam edilmiştir.
Gizli soru orada duruyor. (…) (a.g.e., “SUNUŞ” başlıklı bölümden, s. 5-6)

“Necip Fazıl’ın şiirleri dışındaki yazıları ve eserleri için bibliyografik, kuşatıcı ve karşılaştırmalı bir çalışma henüz yapılmadığı için bu tür müdahale ve değişiklliklerin hacmi, niteliği, kronolojisi, siyaseti ve istikameti konusunda yeterli ve net fikirlere sahip değiliz.” (a.g.e., s. 128)
Böyle diyor İsmail Kara. Ve onun, bu dediği hususta sözüne güvenilir birisi olduğu açıktır. Böyle bir eseri ortaya çıkarırken onun bilmediği bir konuda iddiada bulunacağını hiç sanmam. Üstelik çok meraklı ve tecrübeli olduğu konulardır bunlar. O halde merhûm Necip Fazıl’ın şiirleri dışındaki yazıları ve eserleri için “bibliyografik, kuşatıcı ve karşılaştırmalı bir çalışma yapılmadığı” iddiası doğru olduğu kadar önemlidir ve fikir, bilim, düşünce hayatımız için düşündürücü bir tesbittir. Şunu da düşündürür : Merhum Necip Fazıl hakkında şiirleri dışında onun yazdıklarının (yazıları ve eserlerinin) değersiz olduğunu söyleyenlerin o sözlerinin hiçbir değeri yoktur. Çünkü, İsmail Kara’nın dediği gibi, ortada o yazılar ve eserler hakkında ciddî değerlendirmeler içeren çalışmalar bulunmamaktadır. Seçkin ve çalışkan/üretken düşünce adamlarımızdan ve akademisyenlerimizden İsmail Kara bunu söylüyor ve elbette Necip Fazıl örneği üzerinden ifade etmiyor sadece fikrini. Bu hacımlı eseri, konunun anlam ve bilgi yönlerinden olduğu kadar meselelerine yaklaşım tarzlarının çeşitliliği itibariyle de ele alınışını, daha önceden kitaplaşmış çalışmalarıyla sahip olduğu tecrübenin de avantajıyla genişçe ve ayrıntılı olarak yansıtıyor. Yine “SUNUŞ” bölümünde şunları söylüyor meselâ: “Bugünden geriye ve ileriye doğru tenkitçi bir nazarla gidip gelmesi ve hamleler yapması gereken düşünce tarihi çalışmaları müelliflerin, metinlerin, yapıların, manzumelerin açıkça beyan ettikleri kadar gizlediklerinin, örttüklerinin de peşinde olmalıdır. Çünkü gizlenen açık edilenin bir parçasıdır ve bütünü, belki bütünlük arayışını ikisi birlikte oluşturacaktır.”

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked