Oysa “Kâfir kâfirin aynasıdır” denilmemiştir. Kâfirin kendi aynasından haberi yoktur, demek olur.
“Mustafâ (a.s.v.) Efendimiz, ashabdan birisine: “Seni çağırdım, niçin gelmedin?” diye itâb (azarlama) buyurdular. “Ben bîçâreyim”, diye cevap verdi. Buyurdular ki: İyidir, eğer tüm vakitlerde dâimâ bîçâre olursan, her bir hâl içinde, hattâ kudret hâlinde bile, acz hâlinde olduğu gibi, kendini bîçâre görürsün. Zîrâ senin kudretinin fevkınde bir kudret vardır; ve sen tüm hâllerde makhûr-ı Haksın (Hakk’ın gazabına uğrayansın); senin hâlin iki kısım değil midir? Bazan çaresiz ve bazan çareli. Bakışını onun kudretine atf et ve dâimâ kendini çâresiz ve âciz ve miskin bil! Değil yalnız zayıf olan âdem, belki arslanlar, kaplanlar ve timsahlar da, bütün onun çâresizleri ve lerzânıdırlar (titreyenleri); ve gökler ve yerlerin hepsi çâresiz ve O’nun hükmünün ra’şedârıdır (ürkeni, titreyenidir) .
“Gerçek fakirlik, ihtiyacını Hak’dan istemek ve mahlûkâttan müstağnî olmaktır.”
” Abdullah (Allah’ın kulu) olmayanlar, abdü’ş-şehvet, abdü’s-servet veya abdü’l-mansıb yani makamın kulu olmaktan kurtulamazlar.”
“Hz. Mevlânâ pâdişahlar ile sohbeti ve yakınlığı baş gitmesi ihtimâlinden dolayı tehlikeli görmez; çünkü baş bugün olsun, yarın olsun mutlaka gidecektir. Mevlânâ’nın endîşe ettiği asıl tehlike; bir kimsenin bunlar ile sohbet edip onlara muhabbet ederek mallarını kabul etmesiyle, onların arzûsuna ve mizâcına göre söz söylemesi ve gönüllerini gözeterek fena görüşlerine iştirak etmesidir.”
“Devlet adamlarının kendi menfaatlerini gözeterek hareketi, Hakk’a ve halka hizmet anlayışını zedeler. İlmi, kendisine menfaat sağlayan bir vâsıta olarak gören âlimlerin çoğalması tâatın fesâdına sebeb olur ve halkın ahlâkı da bozulur. Bu ahlâkî çöküş, kazanç yollarını da bozar.”
“Bu fesâd, devlette adâletsizliği, öğretim kurumlarında tamahkârlığı, halkta riyâkârlığı artırır.”
“Devlet adamları, kıblesini çoğaltmamış, ‘abdullah‘ (Allah’ın kulu) olma idealini kaybetmemiş âlimlerden yüz çevirmedikçe; âlimler menfaat ve mansıb niyetiyle devlet adamlarına yaklaşmadıkça ve halk her işi i’tibâr talebiyle yapmadıkça tefessüh etmez (bozulmaz).”
“Tasavvuf edebiyatı klasiklerinden Keşfü’l-Mahcûb isimli eserin yazarı Hucvîrî’ye göre, ilimsiz emîr, takvâsız âlim, tevekkülsüz halk şeytanın yoldaşı olur.”
n