“Dinî Söylemde Tarih”
“Din ile tarih arasında karşılıklı bir ilişki dikkati çeker. Tarih, bir yandan tarihi, dinî tecrübenin gerçekleştiği, yaşandığı, kutsalın kendisini ifade ederek tezahür ettiği bir süreç olarak ön plana çıkarken bir yandan da dinin hakikat mesajının kendisine kazandırdığı anlamla kutsallaşır. Bu doğrultuda üstün güç tasavvuruyla birlikte dinî tecrübenin temelinde yer alan kutsal, hem tarihte tezahür eden bir fenomen hem de tezahür ettiği zaman dilimini kutsallaştıran bir özellik taşır.
Böylelikle dinî söyleme yönelik içeriden bir bakışla yani dinin kendisinden, kendi referanslarından hareketle dinin tarih algısı zaman ve mekân boyutunda tecrübe edilen kutsal tasavvuruyla iç içedir. Bu bağlamda tarih kutsalın tezahür ettiği zaman ve mekâna dair sürecin ifâdesidir. Mircae Eliade’ın hiyerofani şeklinde kavramsallaştırdığı kutsalın tezahürü ilgili zamanın ve mekânın da kutsallaşmasını sağlar. Bu şekilde dinî söylemde zaman ve mekân profan (dine kayıtsız) bir yapıdan uzaklaşır ve kutsaldan ayrılmaz bir karaktere bürünür. Dolayısıyla kutsalın tezahür ettiği bir süreç olarak tarih, din açısından kutsal bir zaman dilimi olarak algılanır.
Dinin içinden bir bakışla tarihe dair bu genel değerlendirme karşısında dine dışarıdan bakışla tarih ve din ilişkisine yönelik farklı bir perspektifin dillendirildiği de bilinir. Bu bağlamda pozitivist paradigma, dinin tarihin belirli bir evresinde ortaya çıkan bir fenomen olduğunu savunarak insanlığın din tecrübesinin ve bununla yakından ilişkili olan teoloji ve metafiziğin kültürel evrim sürecinde oluşan ve gelişen tarihsel bir tecrübe olduğu kanaatini ileri sürer. Bu tez doğrultusunda dinin insanla birlikte var olan bir fenomen değil; tarihsel süreçte insanın doğal ve sosyal çevresiyle ilişkisine bağlı olarak ortaya çıktığı savunulur.
Dinin kökenine ve tarihsel tezahürüne dair baskın bir kabul halinde uzunca bir müddet dillendirilen bu pozitivist yaklaşım, din ile tarihi birbirinden ayırarak dini tarihin içinde sonradan tezahür eden bir fenomen olarak kabul etmiş ve onu tarih içinde ele alınması gerekli bir olgu olarak değerlendirmiştir. Diğer taraftan son dönemlerde elde edilen birçok veri, tarih boyu insanın olduğu her zaman diliminde mutlaka bir şekilde dinî tecrübenin de var olduğuna işaret ederek pozitivizmin din ve tarihe yönelik bu yaklaşımının gerçeklikten uzak olduğunu ortaya koymuştur. Özellikle insanlığın erken dönem tarihine ışık tutan son dönemdeki arkeolojik bulgular bunun açık örnekleridir. Elde edilen veriler insanın olduğu her dönemde yaşamında bir şekilde dinî tecrübeye yer verdiğinin kanıtıdır. Tüm bunlar dinin tarihî süreçte sonradan ortaya çıkan bir fenomen olduğuna dair söz konusu iddiaları çöpe atmıştır.
Bütün bunlar bize dinin, insanın olduğu her zaman diliminde şu ya da bu şekilde var olan bir fenomen olduğunu, insanlık tarihinde ‘dinsiz‘ bir dönemin olmadığını göstermektedir. Bir başka ifadeyle insanlığın din tecrübesiyle tarih iç içedir; bir bütün olarak insanlık tarihi, aynı zamanda din tarihidir. Kuşkusuz burada din kavramının neyi ifade ettiği ya da dinle neyin kastedildiği önemlidir. Pozitivist paradigmanın din fenomenine dair teoloji ve metafiziğe ilişkin geleneksel yaygın dinî gelenekleri esas aldığı ve bundan hareketle dini ve dinin tarihini tartıştığı bilinmektedir. Oysa dinler tarihi açısından ele aldığımızda din; yalnızca geleneksel, yaygın, teolojik ve metafizik dinî yapıların değil, insanlığın dine dair tüm tecrübesinin ifadesidir. Bu doğrultuda din; insanın inanış ve düşünceleri gibi zihinsel fonksiyonlarını belirleyen, insana bireysel ve sosyal yaşantısında iyi ve kötü, yapılması ya da uzak durulması gerekli tutum ve davranış kalıpları sunan ve bu doğrultuda insana sosyal çevresini ben ve öteki şeklinde nitelenmek sûretiyle sosyolojik bir kimlik, bir aidiyet kazandıran yapıdır. Bu özellikleriyle din tecrübesine insanın olduğu her yerde, tarihin her döneminde rastlanılmaktadır. (…)” (Şinasi Gündüz’ün, 2 aylık düşünce dergisi Teklif’te (Ocak 2024, sayı 13, KETEBE Yayınları) çıkan Dinî Söylemde Tarih başlıklı yazısından alıntılar)
No Comments