Dünkü ve bugünkü gazete yazılarından seçtiğim üçünden alıntılar
“(…) Selfie ya da özçekim, günün insanının merkezine kendini koyduğu bir dünyanın fotoğrafıdır. Fon sürekli değişir, değişmek zorundadır, çünkü geçicidir ve dolayısıyla fonda ne olduğunun aslında hiçbir önemi yoktur. Kendisine bakan, sadece kendisini gören, dışına ilgisiz, dünyaya sağır, her şeyi kendisiyle anlamlı gören bir türedi zihniyetin sembolleşmiş halidir. (…)
“Nice insan var” dedi meczup, “suretini kendisi sanıyor!” “ (Gökhan Özcan, 27.11.2017)
http://www.yenisafak.com/yazarlar/gokhanozcan/simulasyonun-zaferi-2041286
“(…) Tarihin “özgür” biçimde yeniden inşa edilmesi şüphesiz, onun “istikamet ve varış noktası”nı bildiklerini düşünen Bolşevik liderlerin fazlasıyla “sakıncalı” bulacağı bir yöntemdi.
(…)
Rusya’nın 1917’den günümüze, ya da “bir Vladimir’den diğerine” yaşadığı değişimler tahayyül sınırlarını zorlayacak niteliktedir. Bu süreçte insanlığı ileri toplumsal aşamalara taşıyarak cenneti dünya üzerinde yaratmayı hedefleyen bir ütopya da iflâs etmiştir.
(…) Popper’ın da vurguladığı gibi tarihselci bir ideolojiden yola çıkarak “açık toplum” yaratabilmek mümkün değildir.
(…)
Olgulara dayanıldığında yapılabilecek en anlamlı yorum ise Popper’ın ifadesini kullanacak olursak “tarihselciliğin sefaleti” olmaktadır.“ (M.Şükrü Hanioğlu, 26.11.2017)
https://www.sabah.com.tr/yazarlar/hanioglu/2017/11/26/bir-asir-sonra-ekim-devrimi
“(…) Birleşmiş Milletler’in girişinde Sa’di’nin şu şiiri yazar: “İnsanoğlu Birbirinin Uzvu Gibidir”. Yani birisine bir şey olduğunda diğeri de bundan etkilenir. Kadim dünyanın hümanistçe söylenmiş bu sözü artık modern dünyada başka manalara gelmektedir. Yani birbirini etkilemek, etki altına almak gerekir ki uzuvlar hakim bir uzvun kontrolü altına girsin.
(…) En güçlü ülkeler nispeten daha zayıf olan ülkelerin kendilerine bağımlı bir politik ve ekonomik yapıda olmalarını sağlamak için değişik stratejiler uygularlar. (…) Maalesef İslam Ülkeleri üst çatısı diye bir birlik yoktur. Uzun tahlil gerektiren bazı sebeplerden dolayı bu olamamaktadır. (…)
Türkiye dış politikası iki kıskacın arasında bir türlü büyüyemiyor. Birincisi ister Osmanlı deyin ister Hilafet deyin bu duygusal mirası kullanmayı reddeden bir ideolojinin yönlendirmesiyle kaybedilen ağabeylik rolü. Batı eksenli dış politikada ise siz ne yaparsanız yapınız sizi bir türlü kendilerinden saymayanlar arasında mahcup ve önemsiz konum. Sadece ve gerektiğinde, ‘Bakın bizim de içimizde bir Müslüman ülke var’ demek için kullanılan bir ülke. (…)“ (Mahmud Erol Kılıç, 16.11.2017)
http://www.yenisafak.com/yazarlar/mahmuderolkilic/dis-politikada-buyuk-oynamak-2041258
No Comments