Fîhi Mâ Fîh 45. Fasıl’dan alıntılar

 

Mevlânâ Celâleddîn Rûmî’nin bu eserinin (Tercüme: Ahmed Avni Konuk, Hazırlayan: merhûm Dr. Bu Bu Selçuk Eraydın, İZ Yayıncılık: 82, 8. Baskı; İstanbul, 2009) Kırkbeşinci Fasıl’ının birkaç yerinden alıntılar:

“Halkın nazarı bâtına vâki’ olmaz. Onlar zâhir-bîndirler ( dışına bakanlardır). Avâm zâhire uyunca, onun vâsıtası ve bereketi ile bâtına (içe) yol bulurlar. Nihâyet Fir’avn da, bir büyük ictihâd, ihsân bolluğu ve hayr yayma gösterdi. Ancak inâyet mazharı olmadığından, şüphesiz o tâat ve içtihâd ona ışık bağışlayan olmadı ve cümlesi örtülü kaldı. Bu âlem de Hak ızhârı mahallidir. Müsbit ve nâfî (isbat edici ve faydalı) olmaksızın bu mahalle bir revnak (süs) bulunmaz; ve her ikisi de Hak mazharıdırlar.

Yârân emîrin huzûruna gittiler. Onlara gazab edip dedi ki: “Bunların hepsinin burada ne işi vardır?” Cevap verdiler ki: “Bizim izdihâmımız ve kesretimiz, bir kimseye zulm etmek için değildir. Sabır ve tahammül husûsunda kendimize muâvenet ve yekdiğerimize tenâsur içindir. Nitekim ta’ziye husûsunda halk toplanır. Bu ictimâ’ ölümü def’ etmek için değildir. Garaz ancak musîbet sâhibini mütesellî kılmak ve hâtırından vahşeti def’ eylemektir. Zîrâ “Mü’minler nefs-i vâhide gibidir” buyrulmuştur.

Dervişler bir ten hükmündedir. Eğer a’zâdan bir uzuv, derde giriftâr olursa kalan uzuvlar müteellim (üzgün) olur. Göz görmekten, kulak işitmekten ve dil söylemekten kalır ve cümlesi o mariz uzuvda toplanırlar. Dostluğun şartı, kendisini dosta feda etmek ve dost için kendisini kavgaya atmaktır. Zîrâ cümle yüz bir şeydir ve bir bahra gark olmuştur. Îmân eseri ve İslâm şartı budur. Ten tarafına çeken bir dost, can tarafına çeken bir dosta benzer mi? Mü’min kendisini Hakk’a feda ettiği vakit belâdan ve el ve ayağının kesilmesi korkusundan hiç endişe eyler mi? “Sâhirler Fir’avn’a dediler ki, senin fiilinden bize zarar yoktur; biz Rabbimize döneriz” kerîm âyetinde işâret buyrulduğu üzere, mademki Hak tarafına gidiyor, el ve ayağa ne ihtiyaç vardır? El ve ayağı kendi cânibinden (tarafından) bu tarafa sefer edesin diye verdi. Mademki el ve ayağı yaratan tarafına gidiyorsun, eğer elden gidip, ayaktan düşerek sahare-i Fir’avn gibi elsiz ve ayaksız olursan ne gam vardır. Kıt’a: Tercüme: “Yâr-i sîmberin elinden zehir içmek mümkündür. Onun acı sözü şeker gibi yenip yutulabilir. O hakîkî mahbûbun nezdinde lezzet-âver olan tuzdan pek çok bulunur. Tuz bulunan bir yerde ise, ciğer yemek mümkindir.”

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked