Fusûsu’l-Hikem Tercüme Ve Şerhi-II’nin Yakub Fassı’ndan alıntılar

 

“Bu Fas Yakubî kelimede mündemic (içkin) olan Ruhî Hikmet beyanındadır.

Bu ‘rûhî hikmet’in Yakubî Kelime’ye tahsisinde iki yön caizdir: Birincisi budur ki; Yakub (a.s.)ın (oğullarına vasiyetini bildiren) (anlam olarak: ‘Allah sizin için bu dini seçti. O halde ancak Müslümanlar olarak ölünüz (dedi).’ (Bakara, 2/132) Bu âyet-i kerîmeye göre, ‘rûhî’, ‘râ’nın zammı iledir. Dolayısıyla Yakubî kelime, ‘dînî ruhî hikmet’ ile lakaplandırıldı. Ve ‘ruh’ ile ‘din’ arasında tedbir (yol) bulunduğu için bu fassın esasını ‘din’ ve hükümlerine dair olan hakikatler teşkil eyledi. Zira şehadet âlemindeki insanî neş’et ( insanî tezâhür) ‘ruh’ ile ‘din’in tedbirini (yolunu) içerendir. ‘Rûh’un yolu iki kısım üzerinedir. Biri ‘aklî yol’ dur ki, ilahî ahlâk ile ahlaklanmayı ve ilahî sıfatlar ile sıfatlanmayı ve diğer rabbanî kemâllerle tamamlanmayı gerektirir. Diğeri, ruhun bedeni yönetmesi ve işlerine ilmî bakışıdır. Ve bu yol da ruhî ve tabiiyi toplayıcıdır. Zira onun bu yolundan bedenin en sâlih (iyi) yön üzere devamı ümit olunur.

Ruhî hikmetin Yakub kelimesine tahsîsindeki ikinci yöne gelince: Yakub (a.s.)ın dilinden beyan olunan (Yusuf:12/87) âyet-i kerîmesine göre ravhiyye, ‘râ’nın fethi (açılması) ile olur. (…) Manânın düşüncesinden ayrıntı ve izah budur ki: Bu hikmette ‘din’in ‘inkıyâd’ olduğu beyan buyruluyor.

‘Din’in yolu da iki yön üzeredir; Bir yönü ‘siyaset’dir ki, âlemin nizamı onunla korunur. Diğer yönü nefsi korumadır ki, dönülecek yere (âhiret) ve işlerin neticesine onunla bakılır. Şu halde insanî var oluşta ‘din’ ile ‘rûh’un yolda ilişkisi olduğuna göre din rûh mesâbesinde bulunduğundan Yakubî kelime dîni ve hükümlerini içeren ‘rûhî hikmet’ ile nitelendi. Zira Yakub (a.s.) üzerine din işi gâlip olup dîni evlâdına tavsiye etmişti.

Ruhî hikmetin Yakubî kelimeye tahsîsindeki ikinci yöne gelince: Yakub (a.s.)ın lisanından beyan olunan (Yusuf: 12/87) âyet-i kerîmesine göre ‘ravhiyye’, ‘râ’nın fethi (açılması) ile olur. Her nebînin hikmetinde, Kur’ân-ıKerîm’de onun hakkında gelen şey zikr olunduğu yönle, bu manâ düşüncesiyle bu yön de caizdir. Mana düşüncesindeki ayrıntı ve izah budur ki: Bu hikmette ‘din’in ‘inkıyâd’ olduğu beyan buyruluyor. ‘İnkıyad’ ile hakiki rahat hâsıl ve devamlı rahmet nâzil olur (iner). Zira herkes Hak emirlerine münkad (boyun eğen) olup nehyedilenlerden sakınan olsa ve kendisini Allah Teâlâ hazretlerine teslim etse, yüksek derece ve son derece râhata ulaşır. Nitekim âyet-i kerımede ‘Size azabın gelmesinden evvel Rabbinize dönünüz ve O’na boyun eğiniz.'(Zümer, 39/54) buyruluyor. Demek ki, kişi Rabbine dönüp O’na kendini teslim etmezse, azab inmesi bu boyun eğme yokluğunun tabii sonucudur. Azab ise rahmet ve rahatın zıddı olan elem ve ıztırabı ortaya çıkartır. İşte bu bu itibara göre de, bu hikmet, ‘râ’ açılması ile olmak üzere, ‘rahmet hikmeti’ vasfı ile nitelenmiş kılındı.” (alıntılar s.169-170′ dendir.

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked