Fütûhât-ı Mekkiyye, c.18’den (Müellif: M.İbn Arabî, Çeviri: Ekrem Demirli, Litera Yayıncılık, 2012) alıntılar
“Akıl neyi aklettiğini bilir. Bu itibarla akıl bir örtüdür. Çünkü kaydından kurtulmaya gücü yetmez. Akıl oluşla (kevn) bağlanmış ve sınırlanmıştır. Aklın kaydından kurtulmuş hevâ da hakikati görür. Bununla beraber kendisine uyanı Allah’ın yolundan uzaklaştırır, fakat Allah’tan değil! Çünkü o da Allah’ın melekûtu kapsamında ve dolayısıyla O’nun kudreti dahilindedir. Öyle olmasaydı eziyete maruz kalırdı.” (s.16)
“Hiç kuşkusuz ki ikram, misafirin değil hane sahibinin değerini / kıymetini gösterir. Sıradan insanlar ise ikramın hane sahibinin değil misafirin değerine göre yapıldığını kabul eder.” (s.22)
“Hiçbir şey güneşin ortaya çıkarttığı benzerlikten daha çok ruha benzemez. Yaratılmış bir şeyin yaratılmıştaki tesiri böyleyken Hakk’ın tesiri hakkında ne düşünürsün? (…)” (s.23)
“Kâmil insan, imam ve ön demektir; onu sınırlayacak bir arka yoktur. Bu nedenle zıddı yok olmuştur. Nereye yönelirlerse, ‘Allah‘ın yüzü / vechi oradadır.‘ (el-Bakara 2/115)” (s.24)
“Kim ilme’l-yakîn makamına yerleştirilirse, bilginin otoritesinin altında bulunurken kim müşahede yakîni (ayne’l- yakın) makamına yerleştirilirse müşahede ve görmenin hükmü onun üzerinde ortaya çıkar; her kim hakka’l-yakîn makamına yerleştirilirse hiç kuşkusuz yaratıklar içerisinde farklılaşır. Her Hakk’ın bir hakikati vardır ki bunu veren tarîk, yani yoldur. Bu itibarla ‘hakkın hakikati’ müşahededir. Burada zikredilen ‘hak’ gerçekte iman anlamına gelir. (…)” (s.24)
“Arif dünya hayatında korkarken imandan mahrum olan ise ahirette korkacaktır.” (s.25)
“Allah’ın katında mücmel (öz) denilen bir şey yoktur; orada her şey mufassaldır. Orada bütün (kül) de yoktur. Tevekkül tafsile göre gerçekleşir.” (s.28)
“En üstün aklın sahibi olan sâlih kulun söylediği şu sözü söylemelisin: ‘Onlara azap edersen onlar senin kulların! Bağışlarsan Sen Aziz ve Hakimsin.‘ (el-Maide 5/118) Burada Peygamberin edebine bakmalısın.” (s.29)
“Hz.Peygamber ‘size iki vaiz bırakıyorum’ demiş, onları ‘konuşan ve susan vaizler’ diye tavsif etmiştir. Konuşan vaiz Kur’an-ı Kerim iken susan vaiz ölümdür. Hakkın tercümanı olan peygamber böyle buyurmuştur! ” (s.31)
“Keşif ve Hakk’ın öğretmesiyle hakikatleri öğrenen insan en kâmil kişidir. O mertebeden aşağıdaki kâmildir. Onların dışındakiler ya mümin veya akli düşünce sahibi olanlardır.” (s.76)
“İman nuru olmasaydı müşahedenin neyi verdiğini bilemezdik. Demek ki müminden daha güçlü hiç kimse yoktur.” (s.80)
“Allah’ı bilen kişi O’nun hakkında hayretten başka bir şey bilmez. Allah’ın yüce Kur’an’ı, (Fatiha’yı kastederek) hayret ehliyle bitirmiş olmasında ne güzel işaret vardır. Bu âyet ‘Dalalete düşmeyenlerin yolu‘ nimet verdiğinin nitelikleridir. O nitelik bir tenzih niteliğidir. İşin sonunun hayret olduğunu bilen kişi hayrete düşmez. (…)” (s.80)
No Comments