Fütûhât-Mekkiyye’nin 18.cildinden(müellif: İbn Arabî, Çeviri:Ekrem Demirli, Litera Yayıncılık, 2012) tavsiye olarak alıntılar

 
“Allah’tan dolayı yoksul olduğun kadar sadece Allah’a muhtaç olmalısın. Bu durum ‘Allah’ım! Sana sığınırım’ hadisine benzer. Allah’tan dolayı yoksul olman, sende rubûbiyet kokularından birisinin duyulmaması anlamına gelir. Sende bulunması gereken mutlak kulluktur. (…) Allah kayıtsız anlamda mutlak Rab iken sen mutlak kul olmalısın. Allah karşısında -varlığınla değil- değerinle bulunman gerekir.(…) Senin değerin -iddiayla değil- hâlinle tasarruf etmeyi gerektirir. Sen de öyle olmalısın. Nefsin sana ‘Allah sebebiyle müstağni ol’ derse, hiç kuşkusuz sana efendiliği emretmiş olur; sen buna karşılık ‘Ben Allah’a muhtacım ve beni muhtaç kıldığı şeylere muhtacım’ diye cevap vermelisin. Allah hamurumda tuzun bulunmasına bile beni muhtaç kılmıştır.” (s.274-275) Rıbatlarda bulunman gerekir. Rıbat müminin hallerinin en üstünlerinden birisidir. Ölen herkesin ameli kesilirken rıbatta bulunanın ameli kesilmez; kıyamete kadar onun ameli nemalanır, kabir sıkıntılarından kurtulur. Bu durum Hz.Peygamber’den gelen bir hadiste belirtilir. Rıbat insanın kendisini herhangi bir süre olmaksızın veya bildiği bir süre belirlemeksizin tutması ve (bir işe) bağlaması demektir. Kendisini bir işe veya duruma bağlayan kişi, ‘murabıt (rıbat eden)’ diye isimlendirilir. Rıbat bütün hayırlarla ilgilidir, yoksa belirli bir hayırla ilgili değildir. Her şey Allah’ın yoludur. Allah’ın yolu, kullarına kendisinde amel etmelerini emretmiş olduğu şeriattır. (…) Hz. Peygamber bir namazın ardından ötekini beklemenin ‘rıbat’ olduğunu bildirmiştir. Allah kitabında müminlere hitap ederken ‘Sabredin, sabırlı davranın, rıbat edin, Allah’tan sakının'(Al-i İmran 3/200) demiştir. (…) Başka bir âyette ‘Sabır ve namazla yardım isteyin'(Bakara 2/153) denilir. Yani sabır ve rıbat güçlüğünden necata erersiniz. (…) Hz. Peygamber her tehlilin (‘Lâ ilahe İllallah’ sözünü tekrarlama) sadaka olduğunu bildirdiği kadar her tekbirin, tesbihin, hamdin veya iyiliği emredip kötülükten sakındırmanın sadaka olduğunu bildirmiştir. (…)” (s.274-275)

“(…) Hz. Peygamber her tehlilin sadaka olduğunu bildirdiği kadar her tekbirin, tesbihin, hamdin veya iyiliği emredip kötülükten sakındırmanın sadaka olduğunu bildirmiştir. Hz. Peygamberin hadisini okumaya niyetlendiğinde kendi hâlini incelemelisin. Hz.Peygamber’in hadislerini okumak bütün müslümanlar için peygamberle konuşmadan kalan kısımdır. (…) bilmelisin ki her nefs kazandığı karşılığında rehindir.

Allah şöyle der: ‘Onlara insanların iman ettiği gibi iman edin denildiğinde, beyinsizler gibi iman mı edelim derler.’ (el-Bakara 2/13) Allah böyle insanlar hakkında ‘Dikkat edin! Onlarbeyinsizdir’ ( aynı âyette) demiştir. (…)

Bir mümini kandırırsan gerçekte kendini kandırmış olursun. (…) Bilgisizlikten kendini koru! Bilgisizlik insanda bulunabilecek en çirkin özelliktir. (s.275-276-277)

“Allah ehliyle alay etmekten ve onları küçük görmekten sakınmalısın. Onlarla alay Allah’ın diniyle alay etmektir. (…) En kötü insanlar dillerinden korkulan çekinilen kimselerdir. (…) Bir adam Hz. Peygamber’e doğru geliyormuş. Hz. Peygamber, o kendisine ulaşmadan önce adamın yöneldiğini görerek şöyle demiş: ‘Aşiretin oğlu ne kötüdür.’ Yanına vardığında ise yüzünde tebessüm görmüş, ona gülümsemiş. Adam ayrıldığında Hz.Aişe şöyle demiş: ‘Ey Allah’ın peygamberi! Sen adam hakkında söyleyeceğini söyledin, sonra yüzüne karşı tebessüm ettin.’ Hz. Peygamber cevâben şöyle demiş: ‘Ey Aişe! En kötü insan, şerrinden emin olmak üzere insanların kendisine ikramda bulunduğu kişidir.’ (s.278-279)”

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked