Fütûhâtü’l-Mekkiyye Hakkında

 

Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç‘ın “TASAVVUF DÜŞÜNCESİ Makaleler-Konferanslar I” kitabının (SUFİ KİTAP, 1. ve 2.BASKI Kasım ve Aralık 2014) “Fütûhâtü’l- Mekkiyye Hakkında” başlıklı bölümünden (s.28-29-30-31) yapacağım bazı alıntılamalar bu yazıyı oluşturacak.

Fütûhât, İbn-i Arabî’nin en önemli eseridir. Onun bütün fikirlerini aşağı yukarı içermektedir. Uzun tahsil hayatının ve derin araştırmalarının bir meyvesidir. Bu eserini, hicrî 599’da Mekke’de yazmaya başlamıştır. Ortadoğu’yla Mekke arasında yaptığı geziler sırasında, otuz küsur yılda tamamlanmıştır.

Bu eser, İbn-i Arabî çağının bir aynası ve o dönemde İslâm dünyasında olup biten olayların bir yorumudur. Hicrî altıncı, milâdî on ikinci yüzyıldayız. İslâm kültürü doruk noktasına ulaşmış, edebiyat bütün türlerinde ilerlemiş. Dilbilim, tabiî ilimler, matematik ve felsefe en ileri düzeye ulaşmış. Şer’î ekoller, İslâm âleminde hayatın sosyal, ekonomik ve siyasal yönünü düzenlemekte. Bu yapı içinde sûfîler, kendi çevrelerinde yüksek noktaya ulaşan edebiyatları ve öğretimleriyle çok geniş bir etki alanı meydana getirmiş durumdalar. İşte böyle bir dönemde bu eser, İslâm medeniyetinin ve düşüncesinin kaynağından su içmek isteyenleri kana kana sulamıştır. Eser, el yazmaları ve daha sonraları matbu nüshalarla kuşaktan kuşağa aralıksız geçmiş ve günümüze ulaşmıştır. Fütûhât‘ın özetleri de yazılmış; Fransızca, Farsça ve Türkçeye kısmî tercümeleri yapılmıştır.

Adından da anlaşılacağı üzere “Fütûhât” açışlar, aydınlanışlar anlamına gelmektedir. Bu eser, İbn Arabî’nin beş yüzden fazla eseri içinde en kapsamlı olanıdır; 560 bölümlük dev bir eserdir. İslâm dünyasının tematik olarak hazırlanmış ilk ve tek ilimler ansiklopedisidir.

Ölümünden iki yıl önce bitirir. Otuz yedi cilt tutan bu müellif nüshası, 1274’te öğrencisi Sadreddin Konevî’ye teslim edilir. 20. yüzyıla kadar muhafaza edilir. Tekkeler ve zaviyelerin kapatılmasıyla, eser, İstanbul Evkaf (Vakıflar) Müzesi’ne taşınır. Halen orada, 1736-1772 numaralarda korunmaktadır.

Marifet ve Hikmet adlı kitapla birlikte Mahmut Kanık, okuyuculara ilk üç cüzün çevirilerini sunmuştur. Bu bölümleri üç ana konuda toplayabiliriz. Bunlar; İlim, Marifet (İrfan) ve Hikmet konularıdır. Dileğimiz, bu üç önemli konunun anlaşılıp kavranılmasıdır; modern çağda mecraından saptırılmış olan bu temel konuların yeniden aslî konumlarına döndürülmesidir.

Birinci cüzde, varoluşla ilgili hakikat, varlığın neş’eti (ortaya çıkması), kâinatın oluşu, Hakîkat-i Muhammediyye gibi konular ele alınmıştır.

İkinci cüzde, Fütûhât’ın 560. bâbının bir listesi sunulmaktadır. Bütün bâbların bu şekilde birarada sunuluşu, eserin bir özetini de teşkil etmektedir. Bu bab, kendi içinde altı ana bölüme (fasıl) ayrılmaktadır. Şöyle ki: Marifetler, muameleler, haller, menziller, münazeleler, makamlar.

Birinci bölümde, İbn Arabî temel öğretisini ortaya koymaktadır. Bu bölüm, onun öğretisinin ve Varlık görüşünün teorik yanını oluşturmaktadır. İkinci bölümde, hakikat yolcusunun manen ilerlemesi ve şahsî olgunluğunu sağlaması için gerekli olan muameleler anlatılmakta. Üçüncü bölümde, sûfinin geçmesi gereken haller ve Hakk’a doğru yükselirken karşılaşacağı durumlar söz konusu edilmekte. Dördüncü bölümde manevî menziller, duraklar ele alınıyor. Sûfî bu menzillerden birer birer geçmek zorundadır. Beşinci bölümde, hakikat yolcusunun Sevgili’yle yüz yüze buluşacağı yerler ve rûhun Sevgili’yle buluşması anlatılıyor. “Ruh köşkü”nü ve “yitik cennet”İ yeniden bulmak için, insanın göğüslemesi gereken büyük bir savaştır bu. Son bölümde sûfî, varlığın yüksek makamlarına, mükemmelliğin nihâî aşamalarına ulaşır.

Üçüncü cüzde, ilimlerin mertebeleri, nebevî ilim ve nazarî (teorik) ilim, ayrıca hakîkat ehlinin bildiği ilimler ele alınmaktadır. Bunlar yedi çeşit ilimdir. İbn Arabî bu yedi ilmî “Marifet Makamı” adlı bölümde ayrıntılı olarak ele alıp incelemiştir. Bunların birincisi hakikatler ilmidir. İkincisi, eşyada(şeylerde) Hakk’ın tecellisiyle ilgili olan ilimdir. Üçüncüsü, Hak Teala’nın mükellef (yükümlü) kullarına şeriatların diliyle hitap etmesiyle ilgili olan ilimdir. Dördüncüsü, varoluş içindeki mükemmellik ve noksanlıkla ilgili olan ilimdir. Beşincisi, içerdiği hakikatler bakımından insanın kendini tanımasıyla ilgili olan ilimdir. Altıncısı, hayal ve hayâlin bitişik (muttasıl) ve ayrı (munfasıl) âlemiyle ilgili olan ilimdir. Yedincisi, ilaçlar ve hastalıklarla ilgili olan ilimdir. İşte bu yedi çeşit ilmî tam olarak bilen kimse, “marifet” diye adlandırılan şeyi elde etmiş olur. Böylece “ârif” sıfatını hak eder. Daha sonra “Hikmet Makamı” sunuluyor. Burada hikmetin ne olduğu; ilimle ilişkisi ve mahiyeti ayrıntılı biçimde ortaya konuluyor. Çeviri, makamlarla ilgili bir bölüm ve “Hz.İsa ile ilgili ilim” bölümüyle sona eriyor. Burada harf ilmî, Rahman’ın nefesi, İsa Rûhullah, insandaki ilahi sır, cehennem ehlinin durumu gibi konular ele alınıyor.”

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked