Geçimini hırsızlık veya dolandırıcılıkla sağlayanlar…

 

Hırsızlıkla dolandırıcılık, ortak özellikleri olmakla birlikte, aralarında önemli ve temel bir fark da olan gayri-meşrû geçim yollarıdır. Kimileri için bu ikisi bir meslek(!) veya iş(!) durumundadır. Aralarındaki o önemli ve temel fark ise, hırsızın işini gizlice ve kendisini ele vermeyecek şekilde, en azından parasını veya malını çalacağı kimseyle hiç muhatab olmadan yapmasıdır. İnsan bir şeyinin çalındığını sonradan farkeder genellikle.

Dolandırıcı ise düpedüz sahtekâr olarak muhatabını aldatıp onun parasını göz göre göre alandır. Her iki iş(!) veya meslek(!) de mahâret ister ama hırsızın yaptığına göre, dolandırıcının yaptığı insanın daha çok zoruna gider, onu daha çok üzer. Aldatılmaktır, tuzağa düşürülmektir dolandırıcıyla muhatab insanın durumu. Ona inandığı, onu samimî gördüğü, aksini düşünmediği için.

Mesela evinizde kullandığınız bir beyaz eşya bozulunca servis çağırmanız gerekir; markasına göre internetten çok dikkatlice bakıp aramaz da hemen birisini tespit edip çağırırsanız bir dolandırcıyla muhatab olmanız çok olağandır. Paranızı alır ve gider. Siz sahtekâr ve dolandırıcı olmayan bir başkasını bulup yaptırırsınız eşyanızın tamirini. Şaşırırsınız, üzülürsünüz.
Bir başka örnek: Bir arabada dolandırıcılar tuzağa düşürecekleri birisini arayarak yavaşça gidiyorlar, pür-dikkat hepsi. Birisini gözlerine kestirip yanaşıyorlar, bir konuda yardım ister gibi yapıyorlar yabancı pozlarında, ve bir şekilde çarpıyorlar kişiyi. Çarpıldığını onlardan ayrılınca anlıyor o kişi. Parasının gittiğine mi yansın, onları insan sanıp safça yardım etmek istemesinin salaklık olduğunu mu düşünsün kara kara, anlayın.
Yaygın bir başka örnek de telefonla size kendilerini polis, bankacı vb. olarak tanıtıp güya size yardımcı olmak, bir tehlike karşısında size yol gösterici rollerinde, dediğini yerine getirmenizi istemeleri. Siz de telaşlanıp onun tuzağına düşerseniz yandınız demektir.

Hırsız ise sözgelimi evinizin kapısı kilitli değilse veya kilitli olduğu halde açılabilecek durumdaysa onu gündüz veya gece ya da sabaha karşı kolayca açıyor, evde olanlar uyuyorsa ne alabilirse dolanıp alıyor ve gidiyor. Veya kapının önüne çıkarılmış yeni ayakkabıları alıp kayboluyor. Hırsızlar için elverişli görülen bir sokakta park edilmiş arabalardan birine veya birkaçına camını kırarak girip teybini alma olayı da yaygın bir örnek. Araba götürme olayı da olabiliyor ama çalınan arabanın sonradan polisçe bulunması diğer hırsızlık olaylarına göre daha çok gerçekleşiyor. Kalabalık yerlerde (pazar yeri gibi) yankesicilik olayları da herkesçe bilinir ve dikkate alınır.

Bunlar ve daha değişik türlerde dolandırıcılık ve hırsızlık olaylarından söz edişimi küçümseyecekler, daha büyük ölçekte olan dolandırıcılıklardan, bu anlamda devlet imkânlarını kötüye kullananlardan söz etmek dururken böylesi örneklerden bahsetmemi yadırgayacaklar olacaktır elbette. Ama dolandırıcılığın, hırsızlığın büyüğü küçüğü, hepsi kötüdür, iğrençtir. Allah’tan korkmamanın, kuldan utanmamanın yansımasıdır hepsi. Bu âdîliğe geçim yolu gibi bakan insanların durumu acınasıdır. Ölçeği, boyutu önemli değil, haksız kazancın bu dünyada cezasını görmeseler bile, ebedî hayatlarında büyük azab onları bekliyor, bir bilseler. Dahası haksız kazancı yanlış yolda olmak diye görmeyenler, Allah’a ve âhirete inanç yönünden de sakat durumda olduklarını bilmiyorlar veya farketmiyorlar demektir ki asıl büyük yanılgıları budur.

Bu şekilde veya başka yollardan, her türden aldatanlar hakîkî anlamda ve kesin olarak zarardadırlar, ziyandadırlar; gerçek ve geniş anlamda kaybedenler onlardır. Aldananlar ise mağdurdurlar, mazlumdurlar ama bu yönden hakîkî anlamda ve kesin olarak zararda, ziyanda değillerdir; bu çerçevede kaybedenler onlar değildir.

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked