Gökhan Özcan, “hayatlarımızın en acınası yanlarından biri”ne dikkatimizi çekiyor

 

Hayatlarımızın en acınası yanlarından biri, sürekli ‘yeni’sinin çıkmasını beklediğimiz şeylerle oyalanıp dururken eskiyip gidiyor olmamız…

Yeni bir cümle, yeni bir duygu, yeni bir fikir, yeni bir zafer, yeni bir imkan, yeni bir yol, yeni bir hayat… Mütemadiyen açız, çünkü doymaya kapalıyız. Gelecek olana çevrili gözlerimiz, elimizdekine kayıtsızız. (…) “Neden biraz kendini yenilemeyi denemiyorsun?” dedi genç olan. “Ama benim hiçbir şeyim eskimiyor ki!” dedi orta yaşlı olan. (…) “Bana öyle geliyor ki, genellikle, bir insan her şeyden hevesini aldı mı, yaşamdan da aldı demektir. (…) Yaşlılıktaki hevesler, en son heveslerdir. Öncekiler gibi onlar da gelir geçer ve o zaman yaşama doymuş olmak, ölüm zamanının geldiğini gösterir” diyor Romalı bilge Cicero. Doymayı bilmezliğin hüküm sürdüğü zamanımızda bir şey ifade ediyor mu acaba bu sözler? (…) Hiçbir şeyin içinden geçmedik, yanından geçtik. Gelip geçtik. O sebeple ki, aradığımızda bulamıyoruz kendimizi, ne evin, ne sokağın, ne caddenin, ne şehrin içinde! Ve ne o anlık gülümsemelerin içinde… (…) İnsanı bir kere içine aldı mı bir daha bırakmayan kitaplar da var. “Bin bir türlü kitap okudun da” dedi meczup, “cana şifa bir mânâya dokundun mu?” ” (Gökhan Özcan, YeniŞafak, 5 Ocak 2018, “Her şeyin yenisi” başlıklı yazısından)
https://www.yenisafak.com/yazarlar/gokhanozcan/her-seyin-yenisi-2044282

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked