Günümüzde iyi yazı aranılan bir şey mi?
Kesinlikle hayır. İyi yazı arayanlar şu günlerde çok çok az. Ben bu blogda daha çok iyi yazı olarak gördüğüm yazıları tanıtıyorum alıntılar sunarak onlardan. Böylesi yazıları ya gazetelerde, dergilerde ya da çok nâdir olarak bazı internet sitelerinde okuyorum. O titizlikle seçtiğim ve iyi yazı olarak gördüğüm yazılardan alıntılar içeren yazıların çıkmasının üzerinden bir ay geçtiğinde günlük ortalama okunma sayısı sadece bir oluyor. Demek ki, edebî ve fikrî değeri olan yazılara rağbet yok. Peki politik, fikrî ve bilgi değeri olan yazılara rağbet oluyor mu ? Hayır, hangi türden olursa olsun nitelikli yazıya rağbet yok. Ben M. Şükrü Hanioğlu‘nun siyasî, fikrî ve bilgi değeri olan yazılarından da alıntılar sunuyordum o değerli düşünce ve bilim adamının bir gazetede yazdığı dönemde, yine okuyanlar çok çok azdı.
Popüler, siyasî ve niteliksiz yazıların daha çok okuyucusu olduğu rahatlıkla düşünülebilir. Hele bu çerçeve dâhilinde çıkan yazılar bir de belli cephelere dönük ise en çok okunan, rağbet gören yazıların onlar olduğu düşüncesi isâbetli olur büyük ihtimâlle.
Bu kanaatimi ve fikrimi böylece ve bu kadarla yetinerek belirttikten sonra bugün okuduğum ve iyi yazılar diyebileceğim üç gazete yazısından alıntılar sunacağım.
“(…) Böyle bir dünya yok, olmadı, olmayacak, diyeceksiniz. Habil ile Kabil’i hatırlatacaksınız. İnsan insanın kurdudur diyeceksiniz. Çağdaşlığın otobüsüne tıkıldığınız için nefes darlığı çekerek, ayakta kalmaya çabalayarak “İlerleyelim beyler” demeye devam edeceksiniz.
(…)
Günümüzde insanlar “doğal” olanın peşindedir. Ne yazık ki içinde bulunduğu kapitalist kafes doğada doğal olan bir köşe, bir sığınak bırakmak istemiyor. “Red cephesi” radikal olmayı göze alsa dengeler değişecek. Bir “utangaç” hamle görüyoruz.
(…)
Biz huzur ve mutluluk peşinde değiliz. Şunu mıh gibi zihnimeze çakalım: Gayemiz kapitalizmi kökünden kazımaktır.
(…)
Ama “Şehirleri boşaltın” sloganını atabiliriz. Anadolu’nun bomboş yatan vatan toprağı bizi bekliyor. İşsize iş, aşsıza aş. Tencerede pişirip kapağında yiyelim. Diyeceğim ama!
Bu dolmayı kimse yutmaz.
Kim olursa olsun fizibil bir proje ister, yarınından emin olmak ister, sosyo-ekonomik, reel-politik, dünya şartlarında bir GSMH ister.
(…)
(…) Şunu unutmayın: Bizim cennetimiz öte dünyada. Bu, hayatımız zillet içinde geçsin demek değildir. Müslüman her hâl ü kârda izzetini, iffetini, ehlini, onurunu koruyacak, Hak’tan gayrısının önünde eğilmeyecek. Bağımsızlık esastır.
(…)
Az konuşup, az uyuyup, az yiyerek kanaat toplumunu kuralım. Yaşama zevkini bırakıp, yaşatma aşkına gönül verelim. Sabırlı ve azimli, lakin gösterişsiz ve nümayişsiz çalışan sulh cephesinin maden işçileri, gerçek akıncılardan olalım. (…)” (Mustafa Kutlu , “Peki bu iş nasıl olacak?” başlıklı yazısından, Yeni Şafak, 24 Nisan 2019)
“(…) İnsan kaçakçıları mültecileri tepedeki bu yere getiriyor, sonra aşağıya sahile indiriyor, burada şişme botlar, zodiak botlara bindirip, sonra Midilli adasına doğru gönderiyor. Midilli’ye derken aslında çoğunu ölüme gönderiyorlar. Oracıkta o botların nasıl kullanıldığını, Arapça bilmeden hemencecik göçmenlerden birine öğretiyor ve şimdi yürüdüğüm bu kültür yolundan geri dönüp, sırra kadem basıyor insan kaçakçısı.
(fotoğraf)
İnsan kaçakçıları bota binmeden ellerindeki tüm eşyaları bırakmalarını istediğinden, her şeyi buraya bırakmak zorunda kalmış mülteciler. Şimdi gördüğüm eşya enkazı ya da enkaz tepesi o şişme botlara binip ölüme giden insanlara ait.
(…)
Boğulanlardan bazılarının cesedi geri bu kıyılara vurmuş. Buradaki köylülerden ürkütücü hikayeler dinliyor insanlar. Balıkçılar belki de bu drama en çok şahit olanlar.
(…)
Bizim unuttuğumuz ama izleri hala duran bir drama, bir kültür yürüyüşünde rastlamak şaşırtıcı oldu benim için.
Bu siyasi hengamenin arasında, insani bir şey paylaşmak istedim.” (Kemal Öztürk, “Kültür yolunda şaşırtıcı bir dram” başlıklı yazısından, Yeni Şafak, 24 Nisan 2019)
“(…) Durum nazik olmakla birlikte sokakta ihkak-ı hak uygulamalarının bir toplumu götüreceği yer sır değildir.
Ana muhalefet liderinin kimi siyasal tutumları ve işbirliklerini eleştirebilir, beğenmeyebilirsiniz ama bir cezalandırma ihtiyacı olduğunu düşünüp bu yumruğu da ceza için atıyorum diyemezsiniz.
(…)
Seçim sonuçlarıyla ilgili kaotik sürecin ardından bu ve benzeri olaylar belli ki bir süre daha ve belki de artarak devam edecek. Bağlamından koparılan olaylar da olacak, kendisine çeşitli bağlamlar monte edilen olaylar da.
(…)
Siyasetin sokak üzerinden değil, zihinler üzerinden yürümesi bir hayâl mi?
Sokağın ucu hep karakol. Unuttuk mu? (…)” (Mevlana İdris, Karar, “İhkak-ı hak” başlıklı yazısından, Karar, 23.04, 2019)
No Comments