Hüseyin Atlansoy’dan Sezai Karakoç’u hatırlama
“(…) Şair görünmemek isteyendir, tanınmamayı dileyendir. Kaçamaz. Her kaçış teşebbüsü yepyeni pırıl pırıl bir şiiri gün doğmadan gün yüzüne çıkarmasıyla sonuçlanır.
Birbiri ardına Şahdamar, Körfez ve Sesler kitaplarını yayımlar. Bu kitaplarda ortak olan bir durum vardır. 1953 yılından itibaren -1958 yılı dâhil- her yılbaşı gecesi şiir yazar Sezai Bey. Bir adam yılbaşı gecesi şiir yazıyorsa yalnız demektir, hattâ kimsesiz.
Sesler kitabı üçüncü şiir kitabıdır Sezai Bey’in. Bu kitap bir geometri sağanağı sıfatı ile tanımlanmış şair tarafından. Kitapta yer alan ‘Kav’ şiiri, Hızırla Kırk Saat kitabından sonra yayınlanan Taha’nın Kitabı’nda yer alacak ‘Kav 2’ ile devam edecektir. Taha’nın Kitabı şiirin omurgasıdır. (…) ‘Geometri ve Batı’ şiiri formu ile işlenmiştir bütün serüven. ‘Kav 2’ şiiri daha doğulu ve cebir dilindendir. Müthiştir.
Kav nedir diye sorarsanız cevabını Sezai Bey versin: ‘ Almışsın üstüne örtücülüğünü siyahın kahverenginin / Ağaç gövdelerinin kavların rengini ‘
Zaman geçmiştir ve ağaç kabuk tutmaya başlamıştır. Siyah ve kahverengi.” (CİNS Aralık 2022 Sayı 87, s.4)
Aynı Derginin aynı sayısı ve sayfasından, tabii ki yine Hüseyin Atlansoy’dan:
“ARALIK Gül’ün ölçü birimi güldür. Bu yüzden gülümser her hâl ve durumda kimi insanlar, mahzun olmalarındaki abartısızlık kendiliğindendir. Güzeldir. Gözleri ile görüp elleri ile işlerler. ‘hatıralar haritası’nı. Elbet gamzede bir tavrı ahlâksızlaştıranlara hiç ama hiç kapılmadan yürürler.
Benim hatıralar haritam bir bakıma mevsim şeridini kış mevsimi ile başlattı. 21 Aralık 1970 yılına kadar geçen çocukluğum uzun bir ilkbaharın dağlarda, ormanların yamacında şenlik içinde çizilmiş haritasıydı. Sonra en uzun gece denilen, üstüne şiirler kitaplar yazılan gün geldi. Bu tarihte babam, bahçesinde serum şişelerinin dizildiği tek odalı bir evde emanetini sahibine teslim etti. Allah rahmetinde dinlendirsin.
Aralık yetimliğimin başlangıcıydı. Hayatım için de uzun sürecek bir kışın başlangıcıydı. İlçedeki evimizin bahçesini çiçeklerle donatan annem; arık saksılara çiçekler işleyecek, siyahlara bürünecek ve hep siyah kalacaktı. Benimde bir ablam bir ağabeyim yok. İyi tarafı şu; demek ki ölmeyecekler.
Matematiği severdim. Şimdi de severim. Başlangıçta, biraz mantıkta zorlandım. Kapı ya açıktı ya kapalı. Aralık yoktu. Sonra iyi derecede mantık öğrendim. Cevdet Paşa haklıydı: Mantık bilmeyenin ilmine itibar edilmezdi. Ancak bir türlü ocak ayı gelmiyor, baca tütmüyordu.”
No Comments