İbn Arabî’nin Fütûhât-ı Mekkiyye isimli eserinin 15. cildinin ( çeviri: Ekrem Demirli, Litera Yayıncılık, 2011) başlarından alıntılar
” ‘Hz. Peygamber sahih bir hadiste şöyle der: ‘Bir adam insanların göreceği şekilde cennet ehlinin amelini işler, cennet ile arasında bir karış kalır, hakkında kitabı tecelli eder, cehennem ehlinin amelini işler ve cehenneme girer.’ Aynı durum cennetlikler için geçerlidir. Sonra şöyle der: ‘Ameller sonuçlara göre değerlendirilir.’ Sonuçlar ise başlangıcın hükmüne bağlıdır. Böylece Allah kitabın hüküm verdiği şekilde hüküm verir. O’nun eşya (şeyler) hakkındaki hükmü onları yaratırkenki yaratma sözünden (ol emri) ibarettir ve O’nun katında söz değişmez. Yaratılmışın veya Yaratıcının ilahî kitabın takdir ettiğinin dışında hükmü yoktur. Allah ‘Ben kullarıma zâlim değilim‘ (Kaf, 50/29) der. Bunun anlamı ezelî bilginin takdir ettiğini onlara uygularız ve onlarda hüküm veririz demektir. Kulun kendisinde durdurulduğu ‘eşitlik durağı (mevkıfü’s-seva)’ budur.
‘Hakk’ın bilgisi Hakta hüküm verirken / Yaratıklarında pekâlâ hüküm verebilir: Hüküm veren kim?
Demek ki varlıkta serbest ve muhayyer olan yok / Hepsi belirlenmiş bir kitaba kalmış
Korku öne geçmiş kitaptan kaynaklanır / O kitabın sûreleri, âyetleri ve yıldızları bizde
O muhayyer olsaydı, güven duyardık / Çünkü kullarına rahim ve Rauf
Rahmetiyle müjdeleyerek haber verdi / Öne geçmiş saygın kitap rahmettir
Gazaptan önce gelir o, kulların fiillerinin izhar ettiği gazaptan / Allah’a hamdolsun! O’ndan ve onlardan kaybolur gider gazap / Kitabım benim zatımdan başka değil, anlayın / Onun benzeri yok! Yayın bu bilgiyi, gizlemeyin Allah, ‘İnsan kendisi hakkında basirete sahiptir’ der (el-Kıyamet, 75/14). Ey samimi dost! Gönlüne yerleşen bilgilere bak, geçici olanlara bakma! Çünkü (gönlüne) yerleşen şeye göre değerlendirileceksin. Gönlüne yerleşen iman ise müminsin. Buna mukabil îmanın gerektirdiği bir şeyi bırakıp zâhir hükmün gerektirmediği bir şeye yönelmek gönlüne yerleşmişse ona göre değerlendirilir ve hakkındaki nihai hüküm ona göre verilir. Senden insanlara görünen hususlara bakma! Bununla birlikte insanlar dikkatlerini çektiğim husustan habersizdir. Allah’ın emrini geri çevirecek kimse olmadığı kadar O’nun hükmünün üzerine yeni hüküm koyacak kimse de yoktur. Senin gönlüne yerleşen o şey sana ait işin ortaya çıkması ve Hakk’ın varlığından payındır. Birisi (şüpheli işlerden kaçınmak anlamındaki) ‘vera’ hakkında söyle der: Bana vera sahibi olmaktan daha kolay gelen bir iş yok; gönlüme sıkıntı veren her işi terk ediyorum.’ Hz. Peygamber’in ‘Sana sıkıntı vereni vermeyene bırak.’ hadisi bu görüşü destekler. Başka bir hadiste şöyle denilir: ‘Müftüler fetva verseler bile fetvayı kalbine sor.’ Bilmelisin ki Allah bildiğini yazmış, eşyayı (şeyleri) kendiliklerinde bulunduğu suretleri de görerek bilmiştir. Allah bilinenleri yoklukları halinde – başkalaşma ve değişmelerine göre- sonsuza kadar görmüştür. Bilinen şeyler ancak bulundukları duruma göre yaratılmıştır. Buradan Allah’ın var olan, yok olan (mâdum), zorunlu (vacib), mümkün ve imkansız olmak üzere eşya hakkındaki bilgisinin (nasıl gerçekleştiğini) öğrenirsin. (…)” (s.17-19)
No Comments