İbrâhimî kelimede içkin müheyyemî (üstün Hak aşkıyla ilgili) hikmetin açıklanması
Cenâb-ı İbrâhîm (a.s.)da Hak muhabbeti gâlip olduğundan, Allah uğrunda babasından ve kavminden yüz çevirdi; ve Hak yolunda oğlunu kurban etmeğe teşebbüs eyledi; ve çoğu malını terk etti. Ve muhabbetinin şiddetinden Hakk’ı, nûriyyetin (nurluluğun) zuhuru hasebiyle (asâletiyle) kevâkib (yıldızlar) mazharlarında talep edip: “Eğer Rabbim bana hidâyet etmez ve doğru yolu göstermezse, şaşırmışlardan ve Hakk’ın cemâlinde hayrete düşenlerden olurum.” (En’âm 6/77) dedi. Bu hallerin cümlesi galebe-i heyemândandır (şiddetli Hak aşkındandır). Ve âkıbet aşk şiddetinin kemâli hasebiyle kendi nefsinden fânî ve Hak’la bâkî oldu. Ve Hakk’ı gökler, arz ve ruhlar, cisimler mazharlarında (zuhur yerlerinde) idrâk eyledi. Bu teheyyüm (şiddetli Hak aşkı) sıfatı ilk olarak ziyadesiyle âşık yüce ruhlarda görünür oldu. Zîrâ Hak onlara cemâlî celâlinden tecellî etti; ve onlar Hakk’ın nurlarında hâim (aşkından dolayı şaşkın) olup nefislerinden gâib (görünmez) oldular. Dolayısıyla nefislerini ve Hakk’ın mâsivasını ( Hak dışındaki şeyleri) bilmediler. Ve onların halkıyyeti (yaratılışı) üzerine hakkıyyet mütecellî ve gâlip olduğundan onlar bu tecellîde müstağrak (gark olmuş /nûra batmış) ve müstehlek (tüketilmiş) oldular. Sâniyen(ikinci olarak) kümmel-i enbiyâdan (nebilerin büyüklerinden) İbrâhim (a.s.)da görünür oldu. Çünkü Halîlü’r-Rahmân idi. Ve “halîl muhibbin (seven/dost) rûhu meyânında “tahallül” eden (çözünen) habîbdir (sevgili). Ve “hıllet”(içten sevgi) habîbde çözünen muhabbettir. Dolayısıyla İbrâhîmî kelime “müheyyemî hikmet”e yakın kılındı. Ve bu fasta “heyemân”ın (şiddetli aşk) halleri anlatıldı. Ve subûtî ilâhî sıfatlar ilk olarak cenâb-ı İbrâhîm (a.s.) ile görünür olduğundan “kuddûsî hikmet”ten sonra bu “müheyyemî hikmet”in zikri gerekti.
İbrâhîm Halîl (a.s.)ın “halîl” ile adlanması, ilâhî zâtın sıfatlanmış olduğu tüm sıfatlara zât-ı Halîl’in dâhil olması ve hasrı (mahsus kılınması) sebebiyledir.
Yani Hz. İbrâhim (a.s.)ın zâtı, ilâhî zâtın varlık tavrı ile sıfatlanmış olduğu tüm şeylere şâhidler ile girmiş ve ilâhî sıfatların hepsini toplayıcı olmuş bulunduğu için kendisine “Halîl” adı verildi. Bundan ötürü ilâhî sıfatlar ve isimler İbrâhîm (a.s.) ile ve cenâb-ı İbrâhîm de isimler ve sıfatların mazharlarıyla tamâmen hakkı ile kâim (birbirinin yerine geçen) oldu. (…) Bundan dolayı birinci itibara göre, Halîl adlaması ‘fâil’ (etkin) anlamına; ve ikinci itibara göre de ‘mef’ûl’ (edilgin) anlamına olur.
No Comments