Seçkin bulduğum iki gazete yazısından alıntılar

 

İlki Gökhan Özcan‘ın 01 Haziran 2020 tarihli Yeni Şafak’ta çıkan “Dalgaların konuşamadığı insanlar” başlıklı yazısı. Bu yazının beş yerinden alıntılar:

” ‘Dalgalar sahile vuruyor, bu denizin bir şeyler ifade etme yöntemi, ama bunu herkesin anlayabilmesi mümkün değil, çünkü hiç bu kadar uzağa gitmemiş olanlar var’ diye yazmış Jose Sarmago, ‘Toprağın Uyanışı’ kitabında. Hayatın gerçek, doğrudan seyrine dalınabilir, el uzatılıp dokunulabilir güzellikleri birtakım dijital süreçlerden geçerek, dijital malzemelere dönüşerek katılabiliyor artık hayatımıza. (…) Bütün bunlar gerçek mi, işte mesele orada! Hiçbiri hayatın doyulmaz güzelliklerini, zenginliklerini, karakterlerini verecek kadar gerçek değil! Çünkü adı üstünde sanal bir dünyanın malzemeleri bunlar… İster biz yapmış olalım, ister başkaları bizim için yapmış olsun, sonuç değişmiyor; tasarım ürünleri bunların hepsi az ya da çok… ‘(…) O halde sen bellek için değil, hatırlatma için bir deva buldun. Bunlar senin harflerin sayesinde, eğitimsiz kalmalarına rağmen gırtlaklarına kadar bilgiye gömüldüler mi, çoğu zaman hiçbir şeyi doğru dürüst düşünemedikleri halde kendilerini binlerce şey hakkında hüküm vermeye yetkin sanacaklardır’ diyor ‘Platon’un Eczanesi’nde, Jacques Derrida. (…)

Hayat hakkında çok şey biriktirmiş insanlar için bile bir ‘başka’sına belli bir yakınlıkla, anlayışla, empatiyle bakabilme imkanı azalıyor git gide. Açıklaması olmayan bir şey değil bu… Neredeyse birbirini hiç tanımayan, tanımaya hiç imkan bulamayan, buna ihtiyaç da hissetmeyen insanlarız artık biz. Herkese imajlar, kalıplar, ezberler üzerinden bakıyor, tabiatıyla birbirimizi göremiyoruz. (…) Sonuç herkes için aynı tabii, her günün içini tıka basa dolduracak bir sürü meşguliyetimiz var ama yaşanacak bir hayatımız yok! (…)”
https://www.yenisafak.com/yazarlar/gokhanozcan/dalgalarin-konusamadigi-insanlar-2055266

İkinci yazı yine Yeni Şafak’tan ve Süleyman Seyfi Öğün‘e ait. Bu yazının iki yerinden alıntılar:

“(…) Medeni durum şiddetin topyekûn dışlandığı bir durum değildir. Medenî durum, şiddetin teb’adan alınıp müesses nizâma devredildiği durumdur. Târihçi Weber bunu ‘şiddet tekeli kurmak’ olarak târif eder. Şiddet tekeli meydana getirmek medenî durum için ‘gerekli’ şarttır. Ama yeterli şart değildir. Burada da medenî durumun inceltilmesi meselesiyle karşılaşırız. İncelmiş medenî durum, şiddet tekelinin de inceltilmesi olarak değerlendirilir. Kolluk kuvvetleri şiddeti nerede, nasıl ve hangi ölçülerde kullanacaktır? Sınırların aşılması durumunda ‘hesap sorma’ ve ‘bedel ödetme’ süreçlerinin işlemesi de bu inceltme süreçlerinin karşılığıdır. Bunların sağlam esaslara bağlı olarak kurumsallaşması medeniyetin incelmesi; yâni ‘tamamlanması’ olarak değerlendirilir. (…)

“Hâsılı modern durum, şiddet tekelinin tornadan geçirilmesi iddiasına rağmen; en geniş karşılığıyla kullanıyorum, ‘beyazlar’ ve ‘siyahlar’ arasında hayâta eşitlikçi bir şekilde geçirilememesi; diğer taraftan da boşlukların kullanılması manâsında ters bir torna işlemine dönüşmesidir. (…)”
https://www.yenisafak.com/yazarlar/suleymanseyfiogun/siddet-sarmali-2055267

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked