İlk Türk Pozitivist ve Natüralisti: Beşir Fuad
Ahmed Midhat Efendi’nin yazdığı Beşir Fuad biyografisi her ne kadar tek kaynak olsa da, fazlasıyla subjektif, sathî ve müraice olduğu konusunda yoğun eleştiri almış ve Beşir Fuad’ın düşüncelerini yansıtmaktan uzak olduğu noktasında yetersiz bulunmuştur. Beşir Fuad’a dair en ciddî ve kapsamlı eser 1969 yılında Orhan Okay tarafından kaleme alınmıştır. Bir doktora tezi olan bu çalışma, o tarihte Hareket Yayınları tarafından kitaplaştırılmıştır. Tam kırk yıl sonra Dergâh Yayınları’ndan İlk Türk Pozitivist ve Natüralisti: Beşir Fuad adıyla genişletilmiş ikinci baskısı yapılan bu kitap, aynı zamanda bu yazının kaleme alınış sebebini oluşturuyor. ‘Önsöz‘den anlaşılacağı gibi Orhan Okay’ı Beşir Fuad konusunda yazmağa yönelten şey, yukarıda bahis konusu ettiğimiz ve Beşir Fuad’la benzer kaderi paylaşan Sadullah Paşa’dır. Orhan Okay öğrenciliğinin ikinci ya da üçüncü yılında hocası Mehmet Kaplan’dan bir sohbet sırasında Sadullah Paşa’nın macerasını dinler ve “On Dokuzuncu Asır Manzumesi” başlıklı şiiriyle tanışır. Mehmet Kaplan Sadullah Paşa’nın intihar ettiğinden bahsederken, aynı zamanda onunla ortak kaderi paylaşan Beşir Fuad’ın da adını anar. Orhan Okay o andan itibaren ilk kez duyduğu bu adamın izini sürmeğe karar verir. Yıllar sonra Erzurum Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı olan Mehmet Kaplan’ın ilk asistanı olur ve doktora tez konusu gündeme geldiğinde Orhan Okay hocasına Beşir Fuad’ı teklif eder ve bu teklifi kabul edilir. Okay bu çabasıyla unutulmağa mahkûm edilmiş bir insanı adeta bir kuyunun dibinden çıkararak yeniden hayata kavuşturmak istemiştir. Niyazi Berkes bu dikkat ve titizliğe işaret etmekle beraber, Orhan Okay’ın Beşir Fuad gibi maddeci ve pozitivist bir kişiyi inceleme konusu yapmasını şaşkınlıkla karışık bir takdirle karşılar. “Farklı görüşlere sahip birine karşı bu kadar nesnel davranması, doğrusu pek alışkın olmadığımız bir durum” diyerek bu bu durumu garip bir rastlantıyla ilişkilendirir. Şöyle ki, Beşir Fuad da kendisi gibi düşünmeyen Victor Hugo’nun biyografisini yazmış ve fikirlerine katılmadığı birinin eserini yazma nedenini hakkı teslim olarak açıklamıştı: “Victor Hugo vefat edeli bir hayli oldu. Şimdiye kadar mesleğine ittiba edenlerden hiçbirisi Türkçe hâl tercümesini kaleme almadı, böyle bir dâhinin sergüzeştinin meçhul kalmasına vicdanım kail olmadığından böyle bir cürette bulunmağa mecbur oldum.” Orhan Okay, Beşir Fuad’ı tahlil ederken onun hem hayatına hem de ölümüne tekabül eden izdüşümleri ortaya koymaya çalışmış. (…) Orhan Okay, Beşir Fuad’ın sahip olduğu kültür ve bilginin köklerini iki şeyde arar: Tahsilinden geçtiği okullar ve okuduğu kitaplar. (…) Fransızca, Almanca ve İngilizceyi tercüme yapacak kadar iyi bilen Beşir Fuad’ın okuduğu kitaplar ve tanıdığı müelliflerin hepsi Avrupalı yazarlar ve onların eserleridir. Orhan Okay’a göre bu yabancı dil bilgisi ona pozitif bilim zihniyetinin kapılarını açmıştır. (…)”
No Comments