“İnkılaplar Ne Zaman Niçin İflas Etti?”
Gökhan Göbel’in 26 Şubat 2019 tarihli bu başlıklı yazısının birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı.
“Sabahattin Ali 1928’de tahsil için trenle Almanya’ya giderken onu yolcu etmeye gelen Pertev Naili Latin harfleriyle neşredilen ilk gazetelerden birini uzatıp “bunu sakla yüz yıl sonra çok değerli olacak” demiş. Sabahattin Ali de gülerek “tabii harf inkılabı başarılı olursa” diye cevap vermiş. Sınıf Bilinci mecmuamızın ilk sayısında Nazım Hikmet’in Kemal Tahir’e 1941 yılında gönderdiği mektuptan bir iktibas (alıntı) neşrettik. Nazım Hikmet bu mektuba şöyle başlıyor: “arzuyu umumi üzerine eski harflerle mektup yazmaya başladım.” Bu cümle harf inkılabının iflas beyannamesidir. Mektubun tarihi 1941. Harf inkılabının üzerinden tam 13 sene geçmiş. Dünya, Türk milletinin Alman Harbi olarak adlandırdığı İkinci Dünya Savaşı’nın içinde. Türkiye savaşa sokulmamış. Mektubu yazan Nazım Hikmet gönderdiği kişi Kemal Tahir. Nazım Hikmet’ten mektuplarını eski harflerle yazmasını isteyen “umum” ise Türkiye’deki aydınlardır.
2 İkincikanun 1941, Perşembe Kardeşim Kemalciğim, Arzuyu umumi üzerine eski harflerle mektup yazmaya başladım. Bu kısmi irticamı Cenabı Hak af buyursun. Eski harfleri o kadar unutmuşum ki her kelimeyi yazarken şöyle bir durup dinleniyorum. Zaten eskiden de imlam pek ahım şahım değildi. Şimdi şah iken şahbaz olmuş. Ama belki yeni harflerle okumak eski harflerle okumaktan daha kolaydır. Ve benim yeni harflerim de hüsnü hat cihetinden bir faciadır. Bu suretle kıraati (okumayı) kolaylaştırmış olurdum.
Yusuf Ziya Ortaç Harf inkılabından sonra postaya verilen mektup sayısının arttığını ve fakat gazete, kitap, dergi satışlarının azaldığını söyler. Hattâ durma noktasına gelen matbuat işlerinin devlet tarafından el altından desteklendiği bilinir. Kapanan gazetelerin, mecmuaların haddi hesabı yoktur. Sanılmasın ki 1928’den sonra artan mektup sayısı Latin yazısının bir getirisidir. Harf inkılabından sonra mektuplar yazımızın korunduğu hususi bir saha olarak temâyüz etti. Bugün birçok şairin, edibin, muharririn mektupları neşrediliyor. İnkılaptan önce tahsil görenlerin hemen hepsinin mektupları inkılaptan sonra da Türk yazısı ile yazılmıştır. Cahit Sıtkı, Adnan Saygun, Hasan Ali Yücel, Haldun Taner, Vala Nurettin, İsmail Habip Sevük, Celal Esat Arseven, Suphi Ziya Özbekkan, Cevdet Kudret, Mahmut Yesari ilh… Farklı yaşta, farklı işlerle meşgul daha birçok kişinin 40’lı ve 50’li yıllarda Türk yazısıyla yazdığı mektuplar Taha Toros arşivinde var, nasıl elde edilmiş bilmiyorum ama görmek mümkün. Orhan Veli’nin, Faruk Nafiz’in Ziya Osman Saba’nın Burhan Felek’in, Nahid Sırrı’nın, Elif Naci’nin, Mesut Cemil’in, Yusuf Ziya’nın, Reşat Ekrem Koçu’nun ilh… inkılaptan sonra Türk harfleriyle yazdığı mektuplar da -yine nasıl elde edilmiş bilinmemekle beraber -Ömer M. Koç’un neşrettiği “Baki Muhabbet” isimli kitapta mevcut. Zaten o kitapta Latin yazısıyla yazılmış hiçbir mektup yok. Kitaptaki mektuplar 1890-1960 tarihleri arasında yazılmış. Pertev Naili sonradan “Boratav” soyadını aldı. Sabahattin Ali’ye söyledikleri dolayısıyla onu “devrime inanan kişi” sayarlar; lâkin harf inkılabı dan 70 sene sonra 1998’de yazdığı mektup bile “eski harflerle” idi. Sadece aydın bilinen insanlar değil halk da inkılaptan sonra Türk yazısıyla haberleşti. Yine Sınıf Bilinci mecmuamızın birinci sayısında 1942 yılında yakılmış bir türküden bahsettik. O türküde “Mektup yazarsan Latince yazma / Latince yazıyı okuyan olmaz” mısraları var. Millet zaten Latin yazısıyla yazılana Türkçe demiyordu. 27 Mayıs’a kadar da böyle devam etti. Zarfta Latin yazısı görünse de mazruf Türk yazısı ile yazılırdı. (…) Harf inkılabından sonra “aydın” denilen insanlar arasında Latin yazısına geçenler marginal sayılacak kadar azdı. Nazım Hikmet bunlardan biri. Bir diğeri Memduh Şevket Esendal. Bir başkası Varlık’ın başında bulunan Yasar Nabi Nayır. O da 1941 tarihinde “eski harflerin tesirinden kurtulamayan aydınlar” ifadesine başvuruyor. (…) İnkılaptan önce Türk yazısıyla okur yazar olanların kahir ekseriyeti Latin yazısını kullanmamış, günlük hayatında aldığı notlar bilhassa dahil hayatlarının sonuna kadar Türk yazısıyla yazmışlardır. Mesela Kerim Yund 1958 yılında Memduh Şevket Esendal’ı methederken şöyle bir cümle kullanır: “Yeni harflarin kabulünden bu yana, eski harflerle not bile tutmazdı.” 27 Mayıs 1960’a kadar marginal olan, Türk yazısını kullanmamaktı. (…)”
No Comments