İnsân-ı Kâmil’den alıntılar
Abdülkerîm el-Cîlî‘nin bu eseri Abdülaziz Mecdi Tolun tarafından tercüme edilmiş ve Yrd.Doç.Dr. Selçuk Eraydın (merhûm) , Ekrem Demirli ve Abdullah Kartal tarafından yayına hazırlanmıştır. ( İZ Yayıncılık:266, 4.Baskı; İstanbul, 2015) Bu eserden yapacağım bazı alıntılamalar bu yazıyı oluşturacak.
“Ey hakikat tâlibi bil! Mutlak zât, esmâ ve sıfâtın (isimler ve sıfatların) varlıkta değil, belki taayyünde (zuhurda / belirmede) aslı ve kendisine dayandığı şeydir. Her isim yâhut sıfat ki, bir şeye dayanmıştır, işte o şey Zât’tır. İsterse ankâ gibi ma’dûm (yok), isterse mevcûd olsun.” (s.52)
“İlâhî Zâtın varlıkta ne münâsibi, ne mutâbıkı, ne münâfîsi (aykırısı), ne de zıddı vardır.” (s.53)
“Allah Teâlâ’nın zâtında müsemmâsı (adlı olması), sırf varlıktır. Şu halde ankâ (ismi olup cismi olmayan) müsemmâya (adlı olana) vusûlün (ulaşmanın) ancak isim ile olabileceğini bildirmek hususunda ismullâha (Allah ismine) karşılıktır. İşte bu takdirde Ankâ-yı mağrib (akşam Ankâsı) bu itibar ile mevcuttur.” (s.62)
“Hak Sübhânehû ve Teâlâ hazretlerine marifetin yolu, esmâ ve sıfâtındandır. Çünkü esmâ ve sıfâtının kâffesi (hepsi) bu Allah isminin altında dâhildir. Dolayısıyla esmâ ve sıfâtın (isimler ve sıfatların) aracılığı omadıkça Hakk’a ulaşmanın mümkün olmadığı âşikârdır. Bu izahtan Allah Teâlâ’ya bu isim yani Allah ismi yolundan başka yol ile vusûl (ulaşma) yolu yoktur. Hakîkatle tahakkuku itibarıyle varlığa varlık iktisâb ettiren (kazandıran), bu Allah ismidir.” (s.62)
“Hak Sübhânehû ve Teâlâ hazretleri bu Allah ismini, insan için mir’ât (ayna) yaptı. İnsan vechi (yüzü) ile o aynaya bakarsa “Allah var, O’nunla beraber hiçbir şey yok” sözünün hakikatini bilir sem’inin sem’ullah olduğu; basarının, basarullah; kelâmının kelâmullah olduğu; hayâtının hayâtullah olduğu; ilminin ilmullah olduğu; irâdesinin irâdetullah olduğu; kudretinin kudretullah olduğu kendisi için münkeşif (açılmış) olur; ve bu inkişaf asâlet yolu iledir.” (s.62)
“Cenâb-ı Hak Kur’ân’da “Allah sizi ve sizin fiillerinizi yaratmıştır.” (Saffât, 37/96) buyurmuştur.” (s.62)
“Yine Kur’ân’da “Hak’tan başkasına taparsanız onlar sanemlerdir (putlardır) ve iftirâ etmiş olursunuz” (Ankebût, 29/17) buyurmuştur. Burada onların yarattığı şey, Allah’ın yarattığı şeydir. (…) Şurası da bilinmelidir ki, bu Allah ismi, kemâlâtın kâffesinin heyülâsıdır (şeylerin gerçek olan kısmı). Bu ismin feleği altında, mevcut olmayan hiçbir kemâl yoktur. Onun içindir ki, kemâlullahın sonu yoktur. Çünkü Cenâb-ı Hak, Zât’ından ne kadar kemâl ızhar ederse, gaybda ondan daha büyük kemâlât vardır. İlâhî kemâlin sonuna erişmek için yol yoktur. Yani Hakk’ın kendi katında Zâtına ayırdığı hiçbir kemâl bâkî kalmamak üzere, kemâlin sonuna vusûl mümkün değildir.” (s.63)
No Comments