İsmail Kara’nın “Müslüman Kalarak Avrupalı Olmak Çağdaş Türk Düşüncesinde Din Siyaset Tarih Medeniyet” kitabından (Dergâh Yay. 1.Baskı 2017) alıntılar
“(…) Şimdilik tarihi tecrübelere göre genel ve sade bir şey söylemek gerekirse önümüzdeki yıllarda hem dindarlaşma ve İslâm(cı)laşma hattının kuvvetleneceğini, görünürlüğünü artıracağını, yeni ve sert üsluplar benimseyeceğini hem de entegrasyon ve uyum çizgisinin kalınlaşacağını, yeni ve modernleşme ile uyumlu dinî yorumların yükselişe geçeceğini dile getirebiliriz.” (s. 13)
“Bugünden geriye doğru bakarak Türkiye’nin bu yeni ve belirsiz döneme 12 Eylül 1980 darbesiyle birlikte girdiğini söylemek kanaatimizce yanlış olmaz. 12 Eylül müdahalesi -birçok şey için olduğu kadar- ülkemizdeki İslamcılık hareketlerinin, cemaat ve tarikatların, dindarlığın, dinle alakalı kavramların, kurumların, davranış biçimlerinin değişmesi, dönüşmesi yeni dil ve üslup arayışlarına girmesi, yer yer muhteva ve nitelik kaybına uğraması, maddî göstergeler ve nicelik itibarıyle yükselmesi, bürokrasi ve sermaye-basın çevrelerine eklemlenmesi, entelektüel donanımını artırması, yeni unsurlar kazanması, uyum hattını kuvvetlendirmek… için de 60 darbesi gibi / kadar önemli bir milâttır. 28 Şubat süreci ve ‘milli görüş’ çizgisinden, İslâmcılıktan uzaklaştığını beyan ederek kurulan AK Parti’nin giderek kuvvetlenen bir destekle iktidara gelmesi bu hattın bir devamı mahiyetindedir. (…)” (s. 14)
“Bizi de doğrudan etkileyen nerede ise evrensel bir kriz döneminde İslâmcılık gibi krizler içinde doğmuş kritik bir meseleyi Türkiye merkezli olarak konuşup tartışmak, bu topraklarda yaşayan bizler için fikrî ve ilmî bir çabadan ötede ahlâkî bir mecburiyet, bir entelektüel vazife olarak da önümüzde durmaktadır.”(s. 15) Tarif ve adlandırmalar hiç değilse birkaç hususun üzerine eğilmeyi gerektiriyor: (kısmen alıntılayarak:) 1. Bunlardan biri İslâmcılık düşüncesinin İslâm dünyasında ve Osmanlı topraklarında ıslahat/ modernleşme hareketlerinin bir parçası, bir neticesi olarak ortaya çıktığıdır. (…)(s.16) Islahat / modernleşme hareketlerine paralel giden bu süreç İslâmcılık içinde ilk bakışta paradoksal gibi gözüken iki çizginin birlikte var olmasını mümkün ve gerekli kılacaktır; bir taraftan modernleşme hareketlerinin getirdiği veya teklif ettiği bazı fikir, kurum ve uygulamalara, davranış ve yaşama biçimlerine din-gelenek merkezli olarak karşı çıkacak, ayrıca cihad kavramını yeniden yorumlayarak küffara, sömürgecilere karşı direnecek, ilmî-fikrî direnç odakları oluşturacak, Müslüman halkın hissiyatını kuvvetlendirecek; diğer taraftan da bu fikir, kurum ve uygulamalara uyum sağlamaya çalışacaktır. (…) 2. İslâmcılık modern dönemde ortaya konmuş, bütünlüğü olan yeni bir din ve İslâm yorumudur. Daha büyük daireler olarak İslâm’ın ve Müslümanlığın içinde yer alması onun yeni ve dönemsel taraflarını örtmemelidir. Siyaset alanı ( siyaset düşüncesi, siyasi kurumlar, siyasi üslup…) bütün tarihi boyunca entelektüel İslâmcılığın önemsediği, bazen/çoğunlukla öne çıkardığı bir alan olmakla beraber ona indirgenemez. (…)” (s. 17)
No Comments