İsmail Kara’nın ‘Türkiye’de İslâmcılık Düşüncesi 1 Metinler Kişiler’ kitabının bir bölümünden birkaç alıntı
O bölüm İSLÂMIN DÜNÜ VE BUGÜNÜ başlıklı III. bölümdür (s.338-346).
“İslâm dini önceki şeriatların hükmünü ortadan kaldırmış olup (nesh) hükmü Allah’ın dilediği vakte kadar payidar olacak kemâl ve fıtrat dinidier. Rineİslâm dini önceki şeriatların hükmünü kaldırmışsa da peygamberlerin akidelerini tasdik ve teyit etmektedir. ‘Allah katında din İslâmdan ibarettir.‘ (Âl-i İmran, 3/19) âyet-i kerimesi evvel ve âhir İslâmdan Başka Allah katında makbul din olmadığını, ‘ Allah Teâlâ’nın size din olarak teşri ettiği şey, vaktiyle Nuh’a tavsiye ettiği şeydir. Ey Muhammed! Din olarak teşri ettiğimiz şey sana şimdi vahiy yoluyla bildirdiğimiz ve vaktiyle İbrahim’e, Mûsâ’ya, İsa’ya tavsiye ettiğimiz şeydir ki o da ‘ dini ikame ediniz ve din hususunda sakın tefrikaya düşmeyiniz ‘ emir ve nehyinde ibarettir ‘. (Şûra,42/13) âyet-i kerîmesi de Âhir Zaman peygamberi’nden önce gelip geçen peygamberlerin dininin İslâm dini oldugunu sarahaten ifade eder. Bundan dolayı Müslümanlar ‘ Biz Allah’ın peygamberlerinden hiçbirini ayrı gayrı tutmayız ‘ (Bakara,2/285) demekle beraber bugün peygamberlere ve nebilere nakiller ve akidelerden Hz. Muhammed’in (s.a.v.) sahih haberlerine muhalif olanlarının tarif edilmiş olduğu görüşündedirler.
İslâm dini fıtrat dinidir. Çünkü herhangi bir akıl derecesinin kabul etmekte diretemeyeceği kadar basit, basit olduğu kadar yüce hakikatleri telkin eder. ‘Allah’ın insanları üzerine yarattığı fıtrattır ‘ (Rum,30/30). Müslümanların inançları içinde Hıristiyanlıkta olduğu gibi aklı esaretin ayakbağı edecek sırlı şeylere tesadüf edilmez. Bir Müslüman, oluşun hakikatlerini düşünmekten menedilmez, bilakis kuru bir imanla iktifa edip iç ve dış dünyaların (enfüs, âfâk), göklerin ve yerin sayısız ve sonsuz hakikatlarını ve sırlarını düşünmekten âtıl olanları kötüleyen âyetler pekçoktur. Göklerin ve yerin şaşırtıcı taraflarını anlatan ‘ Akıl sahipleri için göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbirini takip edişinde muhakkak ki işaretler, belirtiler vardır ‘ (Âl-i İmrân, 3/190) âyet-i kerimesinden bahsederken Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v.) yaratılışın şaşırtıcı yönlerini düşünmekten futur edenler hakkında ‘Yazıklar olsun bu âyet-i kerimeyi iki çenesi arasında çiğneyip de ma’nâsını düşünmeyen basiretsizlere!‘ gibi şiddetli bir uyarıda bulunuyor.
İslâm dini akılla daima barışık gider. Akl-ı selim ile sahih nakil arasında hakiki bir tearuz (birbirine zıt olma) yoktur. İslâmın telkin ettiği hükümler ise insanın dünyevî ve uhrevî ihtiyaçlarının hepsine tetabuk eden (uyan), yapılması kolay, maddeten ve manen faydaları âşikâr şeylerdi. Şer’î hitaplar doğruya mükellef (yükümlü) fertleredir. Din ilmî hiçbir sınıfa mahsus olan şeylerden değildir. Herkes dinini vüsati yettiği mertebede öğrenmekle mükelleftir. İbâdetlerini yerine getirmek için kul ile Hâlık arasında aracılık yapacak, masiyetleri ve günahları affettirecek ruhban sınıfının varlığına muhtaç olmaktan Müslümanlar -Allah’a hamdolsun- azadedirler. (…)”
No Comments