İsmet Özel’in “Dünyayı Görmek, Bile İsteye Dünyayı Görmekten Kaçınmak” başlıklı yazısından alıntılar
Başlıkta yazarını ve başlığını belirttiğim yazı, İstiklâl Marşı Derneği internet portalinde yer alan 24 Zilhicce 1441 (14 Ağustos 2020) tarihli bir yazıdır. Her yazısını ilgi ve merakla okuduğum şair-yazar İsmet Özel‘in bu yazısından bazı cümlelerini alıntılamakla yazının tamamını okumak isteyeceklerden bir kısmını olsun bu yazıdan haberdar etmiş olacağım.
“Gösteririm! İkaz ve tehdit olarak çıkar bu ibare Türkçe konuşanların karşısına. Biz Türkler bir şeyin, o her ne ise bize gösterilmesinden çekinir, giderek korkarız. (…) Olgunluğun görmüşlükte, geçirmişlikte gizlendiğinden eminizdir. Görmek dediğimizin dünyayı görmekten başkası olmadığına kaniyizdir. Nedir o halde dünyayı görmek? Anamızın karnından çıktıktan sonra tanıdığımız saha hangisi olursa olsun onun zevkine varmak mıdır? Evet, öyledir. (…) Eskiden “İstanbul’a yaşamağa gitti” denirdi. (…)
İnsanlar arası münasebette görgüsüzlük orta sınıf mensuplarının en uzakta durmasını istediği şeydir. Görgü misafirlikte tok gözlü, alış verişte nazlı, ikramda cömert olmağı gerektirir. (…) Kumardan kazançlı çıktığımızın faydasına vasıl olmak bu dünyada mümkün değil. Görgümüzün faydası sarih olarak öte dünyada ortaya çıkacak bir şeydir. (…)
Edebiyat bizim yazma işine olduğu kadar okumağa gösterdiğimiz dikkatle bire bir bağlıdır. Görgüsüz edebiyat olmaz.
(…) Bir davranış stratejisi geliştirebilir miyiz? Hayır, kaderimiz neyse onu yaşamak mecburiyetindeyiz. (…)
Buradan dünyayı görme hakkında bir fikir çıkacaktır. (…) Görmek giderek elektrik ışığını değil, gün ışığını gerektirir.(…) Görmek huzur verir bize, çünkü kendimizin görmesi büyük ölçüde görülmemize bir başlangıçtır. (…)
Sabaha ulaşmak günün sırlarından üstü örtülü biçimde haberdar olmak varlığa sızmak anlamı taşır. (…) Yılda bir ay bizim elimizden tutan oruçtur. (…) Oruç tutmanın açlığa katlanmaklabir ilgisi yoktur. Şuurun bizi ne kadar yükselttiği oruçla hissedilir. (…)
Raflar dolusu kitapları okumanın görmeği ne ölçüde sağladığını size söyleyecek değilim. Bunu belirtme mevkiine ermedim. (…) Beşer olarak dünyaya gelmişiz. Bu kadarıyla yetinelim mi? (…) Oysa bizi dünyaya gönderen merakımızı tartmaktadır: Ömrümüzün hangi safhasında olursak olalım insan mertebesine yükselecek, yükselmeğe gayret edecek miyiz? (…) Bizi gösterme tehdidiyle korkutanlar dünyanın kaç bucak olduğunu bilmekle övünür. Gerçekte habersiz oldukları boyutların uzmanıymış gibi konuşurlar. (…) Hayır, bana “Daha net konuş!” uyarısı gelmesin diye şiire sığındığımı söylemem de açıklayıcı olmayacak. Oysa şiir her şeyini bu yedi delikli tokmağın birbirleriyle alışverişine borçludur. (…)
Şair hangi lisandan doğduysa doğumuna sebep olana oyuncak muamelesi yaparak mesafe kat edebilecek midir? İkinci Yeni öyle bir şey yapıyormuş edası yansıttığı yerde çöktü. (…) Oysa şiirin Türkiye’deki macerası bir noksanı giderme endişesinden doğmuştu. (…) Türkiye Cumhuriyeti’nin ne yay gibi gerilmeğe, ne de ok gibi fırlamağa mecali var. Sevr paranoyasıyla bugüne geldik.(…)
Tarih bize şiirin bizim, biz bir millet isek, ruh sağlımızın güvencesi olduğunu öğretti. (…)
Yine de bile isteye dünyayı görmekten kaçınmanın şiirden başka yolu olmadığını öğrenecek kadar yaşadım. Dünyayı görmekten kaçınmak Dünya Sistemi’nin uşağı olmaktan paçayı sıyırmanın bir yoludur. (…) Şiire yaslanıp güç gösterisi yapanları muteber sayan kim olacak?“
http://istiklalmarsidernegi.org.tr/Yazi.aspx?YID=1830&KID=79
No Comments