İsmet Özel’in “Neyi Kaybettiğini Hatırla” isimli kitabından (Şûle Yayınları İsmet Özel Dizisi:15, 4.Baskı, Nisan 2000) sözler olarak bazı alıntılar
“İşlerimizle uğraşıyoruz; ne var ki işlerimizin neye değdiğiyle ayrıca uğraşmıyoruz.” (s.9)
“Son on yılda Türkiye’de ‘niceliğin egemenliği ‘ bunca yıl kınanıp karalanan Batı medeniyeti metropolünde olduğundan çok daha yoğun ve yaygın bir geçerlilik alanı kazandı. (…) Bazıları olan bitene depolitizasyon adını taktı. Böyle yapanlar ne aradıklarını bilmediklerini itiraf ettiklerini de bilmiyorlardı kuşkusuz. Sanki politizasyon iyi imiş de, ahali depolitize edilince kötü bir durum doğmuş! Hiç de değil. Ahalinin maruz kaldığı şey depolitizasyon olmadı. İnsanlar kendilerine bir kıymet atfederek etkinlikte bulunma şereflerinden mahrum bırakıldılar. (…) Demek ki durum çoğunluğu teşkil eden ve niceliğin egemenliği altındaki bu insanların şifanın nereden geleceğini keşfedemeyeceği derecede vahim.” (s.10)
“Nedir bu kaybolan nesnelerden alıp veremediğin diyecek olursanız, size varoluşun anlamının kaybolanı aramada saklı olduğunu söyleyebilirim. İnsanoğlu yeryüzündeki uyanışına yaratılmış olduğunu farkederek varır. Ama iş burada bitmez, burada başlar. Çünkü yaratılmış olmayı kavramak aynı zamanda kişinin noksanını bilmesi demektir. Bu da bir arayışı gerektirir. (…) (s.11)
“Yıllar önce bana topluluk içinden bir genç şöyle sormuştu: ‘Bize ne tavsiye edersiniz?’ Ender karşılaştığım bir soru değildi bu. Dolayısıyla böyle bir soruya hazırlıklı olmam gerekirdi. Oysa ben bu ve bunun gibi sorulara cevap vermekten hep geri durmaya gayret ederim. Çünkü herkes gibi ben de tavsiye etmenin kolaylığını ve buna mukabil tavsiyenin bedelini ödemenin zorluğunu bilirim. Hele İslâmî hareket söz konusu olduğunda fiiliyatın esas, sözlerin yanıltıcı olduğuna inandığımdan herhangi bir strateji veya taktik sunmanın hafifliğine kendimi bırakmam. Bu mülahazalar tahtında karşımda duran gence: ‘Tavsiyelere kulak asmayın‘ dedim. Genç Müslüman benden daha akıllı olduğunu ortaya koyarcasına benim sözümü: ‘Buna bu tavsiye de dahil,‘ diyerek karşıladı. Madem ben tavsiyelere kulak asılmamasını tavsiye ediyorum, benim tavsiyeme kulak asılmayabilir; netice itibarı ile belki tavsiyeleri bir kenara bırakmayabiliriz. Ama belli ki bize tavsiyelerin ötesinde bir şeyler lâzım.”(s.14)
” ‘Ne okumamı tavsiye edersiniz?’ Bu tatsız soru da karşıma çıkıyor. Tatsız diyorum, zira okumayı ciddiye alan kimse böyle bir soru sormaya gerek duymaz. (…) Okumayı ciddiye alan kişiler neden ‘Ne okumamı tavsiye edersiniz? ‘ sorusunu sormazlar? Çünkü kitaplar insanı kitaplara götürür. Kitapların kendileri zenginliklerini ve yetersizliklerini ele verirler. Okumanın rehberi okumaktır.” (s.15)
No Comments