İsmet Özel’in yazılarını neden önemsiyor ve okuyorum?
1970’li yılların ikinci yarısının ortalarından bu yana gazete, dergi, kitap gibi yayın araçlarında yazılarını merakla okuduğum bir şair İsmet Özel. O’nun, kendisi 40 yaşında iken (1984 yılında) çıkan “Celladıma Gülümserken” adlı şiir kitabını Ankara’da olduğum yıllarda Kızılay’da bulunan ve sol cenahtan bir kitabevi olarak bilinen bir kitapçıdan, kitap çıkalı en fazla bir hafta olduğu bir günde sorduğumda, o kadar mahcub bir tavır yansıttı ki muhatab olduğum şahıs, “en kısa zamanda getirteceğimden emin olunuz, birkaç gün içinde elimizde olur” dedi ve ben üç gün sonra gittiğimde kitabı aldım.
Hem kendisinin önceki çevresinden hem de yeni dâhil olduğu çevreden ilgilerin üzerinde yoğunlaştığı bir şair ve düşünce adamıydı o yıllarda. Önceki arkadaşlarından Ataol Behramoğlu’nun Militan dergisinde İsmet Özel’in şiiri üzerine genişçe bir yazısı çıkmıştı. Aklımda kaldığı kadarıyla, o yazısında Ataol Behramoğlu’nun şu anlamda sayılabilecek bir öngörüsü vardı: “İsmet Özel, bizleri beğenmez duruma geldiği gibi, şimdilerde içerisinde olduğu çevreyi de ileride beğenmez duruma gelecektir.”
İhtidası üzerinden fazla bir süre geçmemişti ki, üstâd Sezai Karakoç’un çıkardığı Diriliş dergisinde, 1974 yılında “Amentü” şiiri yayınlandı.(Erzurum’daydım o yıllarda. Sarıkamış’ta askerliğini yapmakta olan merhûm şair Cahit Zarifoğlu’nun bir Erzurum’a gelişinde Beşir Atalay’la birlikte kendisiyle İsmet Özel ve Diriliş dergisinde çıkan şiiri hakkında da konuşmuştuk.)
1970’li yılların ortalarından itibaren yazılarını MillÎ Gazete ve Yeni Devir’de izledim. Yazı denen şeyin insanı ne denli etkilediğini o yazılarla tecrübe ettim sayılır. Düşünün, her gün bir gazetede sıradışı bir yazı okuyorsunuz.
Memet Fuat’ın (1980-1983 yılları arasında) yönetiminde çıkan Yazko Edebiyat dergisinde İsmet Özel’in “Şiir intelekt’in pençesinde” başlıklı genişçe bir yazısı yayınlanmıştı. Çok etkilenerek, faydalanarak okumuştum o yazıyı.
Sonra 1990’lı yıllarda Yeni Şafak’ta da yazdı. Merakım azalmamıştı, devam ediyordu. (Babamın beyin kanaması ve felce uğradığı ve vefat ettiği 1995 yılındaki dört aylık dönemde bile.)
Ve şimdilerde yine İsmet Özel’den yazılar okumaktayım. Bir dönem Genel Başkan’ı olduğu İstiklâl Marşı Derneği’nin internet sitesinde devamlı yazıları çıkıyor. Bu yazılar değişik serlevhalar (üst başlıklar) altında yazı dizileri oluşturur biçimde yayınlanıyor. Meselâ en yeni yazısı dün(30 Kasım 2018) çıktı: “Tersinden Edebiyat Tarihi” serlevhası altında “Mukaddeme 8” başlıklı olarak. İşte sadece bu yazıdan bile sunacağım birkaç alıntı neden İsmet Özel’in yazılarını önemsediğimi ve okuduğumu açıklamaya yeter sanıyorum.
“Kendimi söze konu etmekten, giderek öne çıkarmaktan geri durmuyorum. Buna bir şeyin heba edilmesine gönlüm razı olmadığı için tevessül ediyorum; zira aklımın bir şeylere erdiği günden itibaren yaptığımı ne ferdî, ne de içtimaî istiğrak halinde kendimden geçerek yaptım. (…)” Buyurun, bunları okuduktan sonra yazıyı okumayı mı bırakırsınız, yoksa devam etmek zorunda olduğunuzu mu düşünürsünüz? Yazının üç yerinden daha birer alıntı yaparak bitireyim bu yazıyı:
“(…) Beni diken üstünde, istim üstünde tutan şuur delisi olma faraziyesi bile olsa hep içimden dalıp gidip şuursuzca işler yapmak geçiyor. Bunu yapmağı çok istiyorum; akıl baliğ olduğum günlerden itibaren hep bunu yapmak istedim; ama hiçbir çağımda bir türlü yapamadım. (…)”
“(…) Şiirlerim arasındaki karakter irtibatı tezgâha da, tezgâhta dokunmuşa da aynı elin emek vermesiyle mahduttur. Her şiiri o şiirin, bilhassa o şiirin, yalnızca o şiirin gerektirdiği zihin çerçevesi içinde yazdım. Yazmak zorunda kaldım. Durumun bu olmasına rağmen yazmaktan geri durmayışım hiç şüphesiz kendimi bencilce sevişimin bir sonucudur.”
“(…) Kendim oluyorsam Türk topraklarıyla kendim oluyorum. Kendim oluş bu kadarla bitiyor mu? Hayır, varsa yerim, irapta mahallim varsa, bu netameli yer tek boyutlu kimseler zümresi arasında bir yer olduğu sayılmasın. Kendimceliğin bir de ikinci ağzı var. İkinci ağızda onlar var. Hareket halinde oluşuma sebep olan, beni fail kılan onlar, o tek boyutlulardır. (…)”
http://www.istiklalmarsidernegi.org.tr/Yazi.aspx?YID=1531&KID=72
No Comments