İyi yazıya rastlamanın kolay olmadığı günümüzde işte iyi bir yazı İsmet Özel’den
İstiklâl Marşı Derneği internet sitesinde “Tersinden Edebiyat Tarihi” üst başlığı altında bir yazı dizisi devam ediyor. Bu yazı dizisinin bu gün onbeşincisi yayınlandı o sitede “Mukaddeme 15” başlıklı olarak. Bu yazının beş yerinden birer alıntı sunmam, yazının bütününü merak edip okumak isteyecekler için yeterli olacaktır sanıyorum.
“Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı! Kime veriliyor bu talimat? Hitap edilen ben miyim? Türk olmamızı Türk vatanına sahip çıkmamızla etle tırnak durumuna getiren İstiklâl Marşı’dır ve başka hiçbir metin değildir. İstiklâl Marşı dünyaları almaktan bahsediyor, çünkü Türk’ün tarih sahnesine çıkışını resmetmek icap ettiğinde bunu yapan ancak dünyaları almak ifadesine müracaat ile yapabilir.(…)”
“(…) Âlemi modernlik söylemlerine dadandırarak kendi günahlarını, kendi habisliklerini biz Türklerin sırtına yüklemekte mahir davrananlar bir suretle elimizden sırasıyla Avrupa, Afrika, Asya topraklarımızı almağa tevessül ederek bu alçaklığa çok büyük, tahammül edilemeyecek kadar büyük mesafe kat ettirenler ebedi yurdumuz üzerinde ezanların inlemesini kendi mevcudiyetlerini tehdit eden asıl tehlike bildi.(…)”
“(…) Şiirin üstünlüğü fikriyatın bereketine kenetlidir. Fikriyatın bereketine talip olmayanın ömrü şiirin zaaflarını yakalama hevesiyle tükenecektir. Bunlar İsmet Özel keşke sadece şiir yazsaydı, komünistliğe, Müslümanlığa ( veya bu ikisinden birine ) bulaşmasaydı derler. Niçindir bu? Dünyada bulunuştan azami faydayı temin çabası insan ilişkilerinde bir makam işgal ediyorsa (ki bariz bir biçimde işgal ediyor) o makama göz koyan bir başka rakip çabanın atılım gücü içimizde hazır bulunmaktadır. Bu çaba insanın ömrünü insan ilişkilerini sıhhate kavuşturmağa dönük çabadır ki bu çabaya en sağlam meşru tutum adı verebiliriz. İnsana insan diyeceksek ilişkilerinden dolayı diyeceğiz. Terazinin bir kefesinde felekten bir gece çalmak, diğer kefede bir ağır hasta ile sabahlamak bulunuyorsa kendimize hangi ilişkiyi yakıştırırız? (…)”
“(…) Fikriyattan şiirimizin demir kazığı Yunus Emre’yi arındırırsak geriye bir şey kalmaz. Yine de o arındıramadığımız şeye fikriyat adı vermekten çekinmekte haklıyızdır. Ne Tevfik Fikret’i pozitivist felsefenin yankıları şair kıldı, ne Mehmet Akif şair vasfını modernist İslâmcılık yolundan edindi, ne de “Hâfız-ı Kapital oldum” diyecek kadar ileri gitmiş bir Nâzım Hikmet şiirine değeri Marksizm üzerinden kazandırdı. Neler oldu peki? Türk dilinin, Türk lisanının, Türk lügatinin vazgeçilmez şairleri şiirle kazanıp şiirle kazandırdıklarını aynı zamanda Türk fikir hayatının vazgeçilmez unsurları kıldılar. (…)”
“(…) Andığımız fikir ve zevk arasındaki insicam ortadan inkılaplar marifetiyle kalktıktan sonra fikir ve şiir kenetlenmesinin vatan sathına serpilmiş döküntüleriyle yine yeni bir görece uzun zaman (27 Mayıs 1960 sabahına kadar otuz yedi sene) idare edildi. Türkiye’nin sultanî değil de cumhurî devlet idaresi çoğu kimseyi netameli inişli çıkışlı bir müddetin sonunda bir yere getirdi. Orası “Ben komünist değilim; ama fikirlerini paylaşmadığım Nâzım Hikmet büyük şairdir ”den “İsmet Özel’in şiirleri tamam da; yaşı ilerledikçe şiddeti artan zırvalarına ne demeli; hele de Türk ise mutlaka Müslümandır, eğer kim Müslüman değilim diyorsa o katiyetle Türk olamaz hükmüne varışına ne demeli? ”ye uzanan bir yerdir. Biz Türklerin eğer gerek saltanata ve gerekse hilâfete muhalefet bir şekilde sezdirilmiş olsaydı İstiklâl Harbi vermemiz imkânsızdı. (…)”
http://www.istiklalmarsidernegi.org.tr/Yazi.aspx?YID=1548&KID=72
No Comments