“Kalb, Adl isminin mazharıdır.”
Muhyiddin İbnu’l Arabî‘in ünlü eseri FUSÛSU’L-HİKEM’inin Türkçe’ye çevrilmiş ve şerh edilmiş (Tercüme ve Şerh: Ahmed Avni Konuk) hâlinden günümüz Türkçesiyle Prof.Dr. Mustafa Tahralı ve merhum Dr. Selçuk Eraydın tarafından yayına hazırlanmış ve M.Ü. İlahiyat Fak. Vakfı Yayınları’ndan (İFAV) 6.Basımı Nisan 2017’de gerçekleşmiş III. Cild’inin birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar (bunlardan ilki, Şuaybî Kelimede İçkin Olan “Kalbî Hikmet” Beyânında olan Fass’ın ilk cümlesinde geçen ve bu yazının başlığını teşkil eden alıntı cümledir)
O cümlenin devamı şöyledir: “ve bedenin i’tidâl sebebi ve nefsin adalet sebebidir; ve feyz kalbden gelip sûret taraflarına yayılır ve organların hepsine eşit olarak dağılır; ve sûret kalb ile beka (sebat) bulur; ve rûhânî ve nefsânî güçlerin/kuvvetlerin toplandığı yerdir; ve zâhir (görünür) ile bâtın(gizli) arasında berzahtır; dalları ve sonuçları çoktur; ve ‘Allah’ câmî (toplayıcı) ismine benzeyicidir. Nitekim Hakîm Senâî hazretleri Zâdü’s-Sâlikîn’de buyururlar. Beytin tercümesi: “Yakînen bil ki, cemin sihirli kadehi dedikleri senin kalbindir. Sevincin ve gamın istikrar bulduğu yer senin kalbindir. Eğer cihânı görmek temennîsinde isen, her şeyi o kalb içinde görmek mümkündür. Baş gözü unsûrî kalıbı görür; sır olan şeyi ancak kalb gözü görür. Evvelâ kalb gözünü aç, daha sonra her şeyi temâşâ et!” (s.1)
Şuayb (a.s.) da, sonuçları ve çocukları çok olan idi; ve tümel ve tikel anlamların tanığı olduğu halde kalbî makamda olup, ilâhî ahlâk ile ahlâklanmış ve ‘Allah’ toplayıcı isminin mazharı olan bir kâmil insan idi. Ve onun üzerine kalbî sıfat gâlip olmakla Kur’ân-ı Kerîm’de buyrulduğu üzere Medyen ehline “Ey ahâlî! Adalet ile kileyi tamam ölçün ve teraziyi tamam tartın! Ve insanların hakkı olan şeylerini noksan vermeyin; ve yeryüzünde insanların hukukunu naks (eksiklik) ile fesâd edenlerden olmayın!” derdi. İşte Şuayb (a.s.) ile ‘kalb’ arasında sâbit olan anılan ilişkiye binâen Hz. Şeyh (r.a.) kalbî hikmeti, Şuaybî kelimeye ayırdı; ve ilâhî fütûhat kâmilin kalbinde hâsıl olduğuna işâreten, bu hükmünü Sâlihî Kelimeye bitişik olan ‘fütûhî hikmet’ akîbinde (bir diğerinin ardından gelende) zikretti.
Ma’lûmun olsun ki kalb, yani Allah’ı tanıyanın kalbi, ilâhî rahmettendir; ve ondan daha geniştir. Zîrâ o Hak Celle Celâluhû hazretlerini sığdırır. Oysa Hakk’ın rahmeti Hakk’a bol değildir. s.2)
No Comments