Kerîm Kur’ân’dan meâlen (anlam olarak) yedi âyet
“Bir sûre indirildi mi birbirlerine bakıp, ‘sizi bir gören oluyor mu?’ diye sorarlar. (gören varsa otururlar) sonra sıvışır giderler. Allah kalblerini çevirmiştir. Çünkü onlar (hakikati) anlamayan bir kavimdirler.” (Et-Tevbe, 9/127)
“Görüyorsunuz ya, size kendi içinizden öyle bir Peygamber gelmiş ki, hüsrânınız onun gücüne gidiyor, saadetinizi candan istiyor, mü’minler için yüreği rikkatle, merhametle çarpıyor.” (9/128)
“İnsanlara dokunan bir zarardan sonra, kendilerine bir rahmet (bolluk) taddırırsak hemen âyetlerimiz hakkında (alay ve tekzible) bir hileleri olur. De ki, Allah’ın hile (edenlere karşı mukâbele)si daha çabuktur. Elçilerimiz (melekler) sizin hilelerinizi yazıyorlar.” (10/21)
“O gün onların hepsini mahşere toplayacağız. Sonra şirk koşanlara (müşriklere) ‘Siz ve Allah’a eş koştuğunuz ortaklarınız yerinizde durun!’ diyeceğiz. Artık (mü’minlerle) aralarını açmışızdır. Ortakları diyecekler ki, ‘Siz bize tapmazdınız.’ ” (10/28)
“Şimdi bizimle sizin aramızda şâhit olarak Allah yeter. Doğrusu bizim sizin tapmanızdan haberimiz bile yoktu.” (10/29)
“Orada herkes, geçmişte ne yaptılarsa onun imtihanını verecek. Hepsi hakiki mevlâları olan Allah’a döndürülmüş; müşriklerin Allah’a eş uydurdukları putlar da kendilerinden kaybolmuş gitmiş olacaktır.” (10/30)
“Kâfirlerin (inkârcıların) çoğu sırf bir kuru zan ardından gider. Ama zan hak nâmına hiçbir şey ifade etmez. Şüphesiz Allah onların neler yaptıklarını çok iyi bilir.” (10/36)
No Comments