Kimi aydınlarımız ne durumda?
Radikal Blog 22.03.2016 gününden bu yana aktif olmadığı ve hakkında kapandı-kapanacak söylentileri ortalıkta dolaştığı ama ne Radikal’de ne Hürriyet’te bu internet gazetesi hakkında bir açıklama yapıldığına ben tanık olmadığım için, kendi bloğumda orada çıkmış bazı yazılarımı da yayınlıyorum.
İşte bunlardan 29.11.2015 günü Radikal Blog’ta bu başlıkla çıkmış olan yazım.
Değerli iletişimci ve yazar Ali Saydam’ın, “Ecnebi aydınlarımız zor durumda…” başlıklı yazısı (Yeni Şafak, 28.11.2015), kimi aydınlarımızın ne durumda olduklarına dair değerlendirmesiyle dikkatimi çekti. Önyargılı olmadığını, hamasî yazılar kaleme almadığını, serinkanlı ve ikna edici olarak meselelere yaklaşımda bulunduğunu bildiğim yazarın bu yazısı böylece şu günlerde olup biteni anlamak için önemli ve yararlı bir değerlendirme içeriyor.
Yazar, CNN’in ABD orijinal yayınında bir haber programında bir uzmanın görüşünü çok net bildirdiğinden bahisle şunları söylüyor:
“Önce o uzmanı tanıyalım. Adı, Ivo Daalder. Unvanları da adı kadar ilginç: ABD’nin Eski NATO Büyükelçisi, Brooking Enstitüsü Eski Başkanı, Başkan Obama’nın Eski Dış Politika Danışmanı, Halen Chicago Küresel İlişkiler Enstitüsü Konseyi Başkanı…
Yani biraz bu işleri bilen biri…
Görüşünü soruyorlar… Diyor ki: “Ruslar oraya geldikleri günden beri hava sahalarını diledikleri gibi kullanıyorlar. Türkler de ilk günden beri uyarıyorlar… Ayrıca orası Türkiye’ye ait bir hava sahası mı? Evet öyle… O zaman tecavüzün azı çoğu olmaz. Ha 1 saniye etmişsiniz, ha 15 saniye, ya da 1,5- 2 dakika veya 5 dakika… Ettiniz mi etmediniz mi? Sonrası lafı güzaf!”…
Yaklaşık böyle bir şeyler diyor uzman…”
Ardından sözü bizim bazı aydınlarımıza getiriyor ve şöyle diyor yazar:
“Bizim Ecnebi Türk Müstemleke Aydınları çok üzgün. Bu tür açıklamaları sevmiyorlar… Rusya bizi ticari ve siyasi olarak (askeri olarak biraz zor) ne kadar döverse, inanılmaz gibi ama bu arkadaşlar daha mutlu oluyorlar…
Devam ediyor: “Tayyip Erdoğan’ı devirmek için Gezi Olayları, 17- 25 Aralık, ekonomik ve finans ayak oyunları, yetmedi… Belki o hareketlerin yapamadığını Putin becerir… Sanki bunların ortak aklının arkasında böyle bir bilinçaltı kurgu var…
Bu arkadaşlar için bir kötü haber de dün gazetelerde yer aldı:
“Ekonomiye güven 3 yılın zirvesinde… Ekonomik güven endeksi Kasım’da bir önceki aya göre yüzde 26.7 artarak Eylül ayında gördüğü Ocak 2012’den beri en düşük değerinden 104.99’a yükseldi.” (…)”
(alıntının ait olduğu yazıyı okumak için tıklayın)
***
Değerli yazar Akif Emre, “Ehl-i kitap Amerika, dinsiz Rusya!” başlıklı yazısının (Yeni Şafak, 28.11.2015) bir yerinde şöyle diyor:
“(…) Bu uzun hikayeyi anlatmamın nedeni, Rusya ile yaşanan son sıcak gerginlikte memlekette sergilenen tavırların perde arkasında hala soğuk savaş döneminin kodlarının geçerli olduğuna dair kanaatin oluşması…
Her şeyden önce muhalefetin Tayyip Erdoğan nefreti, memleket meselesinin üstünde seyretti. İzlenen politikaları eleştirmek, nerde yanlış yapıldığını sorgulamak her şeyden önce memleket için gerekli. Ancak gelişmeleri yorumlayan kalemlerin argümanları, hatta gazetelerin manşetleri ve özellikle sosyal medyada dışa vuran birikmiş öfke akıl alır gibi değil. Bir Rus uçağı ilk kez NATO üyesi bir ülke tarafından, hem de Türkiye tarafından düşürüldü; son derece kritik bir süreçten geçilirken öfke ile açıklanamayacak tavır sergileniyor. Diktatörleşmeden şikayetçi olanların Putin gibi tek adam iktidarının demir yumruklu muktedirine duydukları sempati bir yana, kendi yöneticilerine ders vermesini talep etmelerine kadar varan savruluş…
Bu tavır elbette sadece iç politikada gelişen muhalefet öfkesi ile açıklanamaz. Daha derinlerde ideolojik kodlarından kurtulamayan bir formatın sol entelijansiyada hala geçerli olduğunun dışa vurumudur. İronik soru şu: Küresel kapitalizme entegre olmuş, daha doğrusu teslim alınmış, sosyalist ütopya yerine kaba bir kapitalizmin askeri gücü haline gelmiş, yeniden devletler oyununda yer almak isteyen Rusya sizin neyiniz olur? Bu toprakların insanı olmasanız, buraya hiç bir aidiyet hissetmeseniz bile salt ideolojik bağlamda bu ne yobazlıktır!(…)”
[Yazının tam burasında, yani ilk şekliyle bu bölümü alıntı ile sonlandırdığım yerde, bir cümle ekleme ihtiyacı duyuyorum şimdi. Aşağıdaki ilave cümlem yazının bu bölümünün son cümlesi olsun.]
Yazar, kendisinin yazılarının takipçisi olanlarca bilindiği gibi, kimilerinin ‘yandaş’ dediği yazarlardan olmadığı halde bu değerlendirmeyi yapmış; biline.
(alıntının ait olduğu yazıyı okumak için tıklayın)
***
Değerli akademisyen ve yazar Burhanettin Duran, “Rus Propagandasına karşı ne yapılmalı?” başlıklı yazısında (Sabah, 28.11.2015) Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rus devlet başkanı Putin arasında yaşanan sert söz düellosunun ne anlam ifade ettiğini şu cümlesiyle belirtiyor: “İki güçlü liderin hem iç hem de dünya kamuoyunu hedef alan bir kamu diplomasisi yürüttüğünü söyleyebiliriz.”
Beklenmesi gerekeni de şöyle ifade ediyor yazar: “Ancak iki ülkenin ortak menfaatleri gereği söz düellosunun bir süre sonra yerini diplomatik görüşmelere ve ilişkilerde hasar kontrol çabalarına bırakması beklenmeli.”
Yazar, Putin’in Türkiye aleyhinde sarfettiği cümlelerin iyi analiz edilmesi gerektiğinden bahisle şöyle diyor:
“Zira şimdilik dikkatler Rusya’nın verdiği tepkilerin içinde turizm, gıda ithalatı, enerji ve ortak yatırımlar gibi alanlara yöneliyor. Halbuki Putin’in en önemli karşı hamlesinin Türkiye’nin uluslararası algısına yönelik “propaganda seferberliği” olacağı görülüyor.
Söz konusu seferberlikte amiral gemisi de “radikal İslamcı akımlara destek” iddiası olacak. Putin’in Türkiye’ye karşı kullandığı “İslamlaşma” kartının iki katmanı var: İlki, Türkiye’nin DAİŞ’i desteklediği, ikincisi ise AK Parti’nin Türkiye’yi İslamlaştırdığı. Zaten AK Parti muhaliflerinin açtığı bu yolu şimdi Rusya hızlı adımlarla yürüyor.
Bu kartın PKK’nın elinde olmasının zararlarını gördük. Güçlü bir devletin elinde olması daha tehlikeli. Nitekim Rusya hiç de yabana atılmaması gereken küresel bir propaganda ağına sahip. Bu ağ, Russia Today ve etki altındaki bazı gazetecilerle sınırlı değil. DAİŞ terörünün pençesindeki birçok Avrupa başkentinde Brüksel’de, Paris’te Rus propagandasına açık kulaklar bulunacaktır. Özellikle de Paris saldırılarının ertesinde.
İran’ın propaganda ağlarının, paralel yapı medyasının ve Esed taraftarlarının vereceği destekle Rus propagandası “İslamlaşma” eleştirisi kartını tedavülde tutacaktır. Türkiye’nin buna yönelik olarak kamu diplomasisini harekete geçirmesi gerekli. Kaldı ki bu mücadele kısa sürede son bulmayabilir de… (…)”
(alıntının ait olduğu yazıyı okumak için tıklayın)
No Comments