M. Şükrü Hanioğlu: “Dünya çapında âlim olmasına hoyratlığımızla katkıda bulunduğumuz değer: Fuat Sezgin”

 

Değerli ve seçkin akademisyen, entelektüel ve meşguliyetleri yanısıra gazete yazarı olarak bilgi birikiminden, düşüncelerinden istifade ettiğimiz M. Şükrü Hanioğlu, bu günkü yazısını geçen hafta vefat eden ve “dünya çapında âlim” olduğunu belirttiği Fuat Sezgin‘e ayırmış.

Yazısının başlarında beşerî ve sosyal bilimler alanlarındaki disiplinlerde Türkiye kaynaklı katkılardan söz eden yazar, bunlardan “bir kurumsal başarı öyküsü olan ‘Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi’nin, daha önce yayımlanmış olan Encyclopedia of Islam’ın ciddî önyargılar içeren birinci, ikinci ve objektif üçüncü versiyonlarından daha kapsamlı ve tarafsız bir başvuru eseri olduğuna” değindikten sonra şu tesbiti yapmış bulunmakta: “Bir kurumsal girişim çerçevesinde yapılan bu katkı dışında öne çıkan isim ise geçtiğimiz hafta vefat eden Profesör Fuat Sezgin’dir.”
Akademik unvânların ucuzladığı ve anlamsızlaştığı postmodern dünyada kelimenin gerçek anlamıyla “âlim” olarak diğerlerinden ayrılan Sezgin, İslâm bilim ve düşünce tarihi, coğrafyacılık ve denizciliği benzeri alanlarda “insan ömrü”ne sığdırılması güç katkılar ortaya koymuştur.
Diğer bir ifade ile çok sayıda uzmanın katkılarının derlenmesiyle Encyclopedia of Islam’dan daha kapsamlı ve objektif bir yapıt olarak Diyanet İslâm Ansiklopedisi ortaya konulurken, Sezgin benzer bir katkıyı tek başına gerçekleştirmiştir. diyen yazar Katalogdan ansiklopediye, referanstan tahlile ara başlığı altında şu karşılaştırmayı da yapmaktan çekinmemiş:Sezgin, şahsî gayreti ile Carl Brockelmann’ın Arapça değişik alanlarda kaleme alınmış yazma eserlerin toplu katalog ve kısa değerlendirmesini sunan “Geschichte der arabischen Litteratur (GAL)” gibi “aşılmasının mümkün olmadığı, ancak şerh düşülerek ve eksikler tamamlanarak geliştirilebileceği” düşünülen çalışmasının yerine geçmekle kalmayarak yeni ufuklar açan bir başeser kaleme almıştır.
Şu sözleri de yazarın bu karşılaştırmayı bir başka boyutta da yaptığını, Fuat Sezgin’in eserinin “olağanüstü bir çalışmanın neticesi” ve “ölümsüz bir temel eser” olduğunu gösteriyor: “Sezgin olağanüstü bir çalışma neticesinde referans kitabı olmanın ötesine geçerek kaynakların değerlendirmesini yapan, onları yazıldıkları tarihî ve kültürel bağlamlara oturtan ve müelliflerin detaylı biyografilerini sunan ölümsüz bir temel eser hazırlamıştır.
Yazar, söz konusu eserle Fuat Sezgin’in kendisinden önceki çalışmaların yansıttığı “anaakım yaklaşımları” sorguladığına ve “bilim tarihi yazımı” paradigmalarını değiştirdiğine şöyle vurgu yapmakta: Sezgin bunun ötesinde, “bilim”in tarihî gelişimini Batı merkezli bakış açısı ve güçlü Oryantalist önyargılar ile değerlendiren ana akım yaklaşımları da orijinal kaynakları kullanarak sorgulamış ve “bilim tarihi” yazımı paradigmalarını değiştirmiştir.

Yazar, merhum Fuat Sezgin’in, bir tarihte ülkesini terke mecbur kalmasına da şöyle değiniyor: Bu çapta bir bilim insanının Türkiye’de uzun süre hak ettiği ilgiyi görmemesinin yanı sıra “sakıncalı” sınıflamasına konularak işinden atılmış ve ülkesini terke mecbur edilmiş olması ise düşündürücüdür.
Sezgin, 1960 Darbesi sonrasında 147’likler adı verilen “sakıncalı öğretim üyeleri” listesine dâhil edilerek İstanbul Üniversitesi’nden ihraç edilmiş ve çalışmalarını Frankfurt’ta sürdürmek zorunda kalmıştır.
Bu bağlamda şu ironik değerlendirmeyi de yapıyor yazar: Bugünden bakıldığında, bir cunta üyesinin “demokrasiye giderken elbette Beyazıt’tan da geçecektik” ifadesiyle meşrulaştırmaya çalıştığı kıyım listesine “kardeş durumu” nedeniyle dâhil edilmesinin, Sezgin’in dünya çapında bir bilim adamı haline gelmesine ciddî katkı sağladığını vurgulamak mümkündür.

Yazar, “Almanca yayımlanan, Mısır ve Suudi Arabistan’da Arapça’ya çevrilen bu âlimin başeseri GAS’ın Türkçe çevirisinin henüz tamamlanmamış olmasını” da “Türkiye’nin yaşadığımız çağın sayılı âlimlerinden birisinin katkılarının kendi toplumuna sunulması alanında da yavaş davrandığını göstermektedir.” diye değerlendirmekte. Başta “devlet aklı“nı kasd ederek, bu seçkin âlimin yaşam hikâyesinden çıkarılması gereken dersler olduğuna vurgu yaparak şu cümlesiyle bitiriyor yazar bu anlamlı ve değerli yazısını: “Bu derslerin en önemlisi de böylesi karakuşî mücazâtın, son tahlilde, topluma verilen “ceza” olduğu, sonrasında yapılan rehabilitasyonun ise bunun doğurduğu tahribatı ortadan kaldırmadığıdır.”
https://www.sabah.com.tr/yazarlar/hanioglu/2018/07/08/dunya-capinda-lim-olmasina-hoyratligimizla-katkida-bulundugumuz-deger-fuat-sezgin

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked